Kirpik gibi çırpınıyor içimin buğday tarlası sakinliği 

Sırlar doğurduk gözbebeklerinle nemli cildinin beyazına

Sende ürkek bir renk, ben sapsarı kesiliyorum ruhuna

Yüzündeki mimik çiçek açmak üzere diye kokluyorum 


Avuçlarından gelen ışığın yanına uzanacağım bir öğlen üzeri

Bir sarkaçlı sarnıçta sarmaladığım sarmaldan seni çıkaracağım

Ben o sarnıcın yüz bir kez kilitli tahta kapısından vazgeçmedim 

Ellerinde, tarif edemediğim turuncu bir adresin ipek şalı


Gözlerimi kapamak, rüzgardan korunmak için değil sevgilim 

Birlikte bir t anında, gerçeksizliğe kaçtığımız bir çarede

Yüzünü o gün yedinci kere öptüğüm panoramik ışık demetinde

Ötekilerin ötüşünden ötürü köprücük kemiğimdeki ılık sudan


Üzerime battaniyeler çekiyorum, hoş geliyorsun hep, hep

Derimde kaynayan bir çerçevenin kısa kenarı saplandı 

Uzun kenarı kanıyor sana, uzun bakma hakkımın doğum günü 

Var oluyorum, yok olmak gibi, yok olmak değil, başım göğe 


Nerden biliyorum bu memleketime ulaşma duygusunu

Uçağın kalkış takımı vurur gibi karnıma, ben seni öyle.

Sana varıyorum, varım seninle, her halinle, yara bere içindeyim

Kapalı gişe mevsimler oluyoruz, fırtına bana, gün ışığı sana


Bir günahın mı çocuklarıyız, hayır, sen sevabına yaşanmış tutku

Kova kova yara tüttürdüm boşluklarımdan tutup dışarıya doğru

Sırtına sıçramadı, temizsin, ya sıçrarsa, çamursam 

Ödüm kopuyor bulaşırsam tırnaklarına, kafanı kaşındırırsam


Buğulu bugün, ben bal kabağı ile beraber bir atomik boşluğa 

Bugün bal kabağının yanında ters iklim kaygısına

Bal kabağı ile kalıyorum arkada, bal kabağı da var

Benim bal kabağına anlatacaklarım var sevgilim