Dahası var, bir şeylerin arkasına gizlenmiş yolcuların

bunca yanlışın arasında mühim olanları doğurabilen kalp

ve herhangi bir tarafçıların,

çok daha fazlası var, ortak bir ölüme karşı dururken.


Gömüldüğümüz çukurun boşluklarından sızan bahar,

nasıl bir şey olduğunu hatırlayamadığım çiçek kokusu

ve ancak düşüşlerde beni bana bağlayan bir atardamar

dünyaya baktığım o ilk an gibi

ama artık atmasa da olurdu.


Bugün olmadık vakitlerde görsem eski bir hayali, böyle yapayalnızken

bir tanıdıktan kaçar gibi ters yönüm olur, dünyanın çıkmazları.

nefret ettiğim bütün gerçekler, yalan gibi gelir bana akşamları

ve yeniden doğuramaz hiçbir kadın, heveslerimi öldürürken.


Böyle biten her günün sonunda aklıma bir unutmak geliyor.

rüzgar estirecek bütün kapıları geçmişin suratına kapatıyorum.

başka bir merhaba daha duymamak için

kulaklarımı en yakın elveda ile dolduruyorum.

bir güzele dokunduğum son eli kesip atıyorum hatalarımdan defalarca.


Ve son günümde, en güzel kıyafetiyle görüyorum onu

ilk aşkım kendini asmış gözlerimin koridoruna.

unuttuğum her ne varsa, kendine bir tabure yapmış duruyor ayakları altında...


Yaşamaksızım bir daha.

halı desenlerine işlenmiş cuma günlerinin çocukluğu,

hala masum olabilir mi insan,

diye düşündürürken beni


gülümsediğimi fark ediyorum,

başka bir evrende...