Kelimeleri kendim için çıkarıyorum, sigarayı yeni eşim için bıraktım. Namaza başlamamı ve günahı bırakmamı istedi. Tamam dedim, elliye gelmiştim. Bana bakacak biri lazım olacaktı, artık seçme lüksüm, burun kıvırma şansım yoktu. Kadın fena değildi, hiç evlenmemiş, fırsat bulamamış çünkü, genç sayılır, kırk yaşında. Kırk bir olacak, doğum gününde yemeğe götüreceğim. Annesi ve kayınbiraderim de gelecektir, iyi bir ziyafet çekerim, beni tutarlar. Liseye gitmemiş, kuran kursunda yetişmiş, kapalı, incecik, hatsız bir kadın. Siyah bir ferace içinde, yüzüne yer etmiş hafif tebessümü ile karşılıyor insanları. Öksüzüm, babamın elini öpmüyor. Bir çiçek aldım, yol üstündeki çiçekçi hatırlattı. ‘’Abiciğim takım giymişsin, eline bir gül yakışır.’’ Çikolatasız gittiğim için acemi hissediyorum, oysa bu üçüncü evliliğim olacak. Belli ki gerçekten yaşlandım. Eşim iyi birisi, senden zarar gelmez, ben sana bakarım diyerek evlendi benimle. Beş torunum var, iki kızımdan olma. Bir de oğlan vardı ama hayırsız çıktı, ne yaptığını bilmiyorum. En son yurtdışına kaçmış, haberi geldi. Bulmuştur kendi gibi kafir.. Çocukken reklamda görmüş, ’’Bana bir Rus al baba,’’ diye tutturmuştu. Ablası elimden zor aldı. Kızlarım ilk eşimden, anne terbiyesi aldılar, hanım hanımcıklardır, elimi öpüp başlarına koyarlar. Torunlarım biraz yaramaz ama, yeni nesil değil mi, hepsi bozuk. Oğlan küçük hanımdan. Kırkımda gencecik bir delikanlıydım. İkinci baharımı yaşarım dedim, kadın ömrümü çürüttü. Altı sene dayandım, sonra yol verdim. Oğlanı da o görüş... 

Ben asık suratlı bir adamdım. Her kadın beni kaldırmaz. Ben de gülen kadını kaldıramam zaten. Komik bir şey olursa güleriz, fazlası kafa bozar. Bu yeni hanım sürekli gülümsüyor, sadakaymış, gelene geçene dağıtıyor. Büyük halam camide görmüş bunu, hemen aramızı buldu, bir çay içtik, anlaştık. Aslı şu ki yok diyecektim, görür görmez gitmek istedim. Keşke diyebilseydim, sigaram ağzımda olurdu şimdi. Diyemedim çünkü halam benimle geldi. Kolumu çimdikledi, sus dedi, bu kadınla evleneceksin. Ben inatçıyım, kendi bildiğimi okurum. Ama hayat da inatçı, kalbimi tıkamış. Bir başına kendi bokunda boğulursun diye korkuttu. Korkacak adam da değilim ben, ama korktum. Ölüm diğer korkulara benzemiyor.  

Evet doğru, eşimi görünce caydım, işin gerçeği bu. Gülümseyen insanı hiç sevmem. Şimdi beni de kendine benzetti. Mütemadiyen gülümsüyorum, çenem ağrıyor.  


Canım nikotin istiyor, hanımın ailesiyle pikniğe geldik. Açık hava çarptı diyorum kayınbiraderime. Günahkar bu adam, sadaka vermekten imtina ediyor. Bir sigara yakıyor, bana teklif etmiyor. Boynumu eğip gülümsüyorum. Önümde dört şiş kalmış. Karnımız tok, bunları atıştıracağız. Pişti artık, diye ayaklanıyor birader, şişleri alıp masaya götürüyor. Eşim tabakları yıkamaya girişmiş. Atıştırmayı sevmez o, doyunca kalkar. Fazlası israf, haramdır der. Annem ‘’gelsene’’ diyor, ağzında et, çiğnerken. Kömürün üstüne çaydanlığı yerleştirip kalkıyorum. Canım istemiyor anne, diyorum. Siz de çok yemeyin, diye atlıyor eşim. Biraz dolanacağım diyorum, hanım gülümsüyor.

-İyi fikir. Ben de bulaşıkları halledeyim, yetişirim sana.

İki üç tabak, beş altı bardak var önünde. Adımlarımı hızlandırıyorum. Niyetim izimi kaybettirmek, yalnız yürümek istiyorum. Ben uzaklaşırken homurdanan kayınbiradere gülümsüyorum. 

-Bırak sahibi gibi peşinde dolanmayı.  

Asık suratından çıkan ilk hayırlı laf bu. Eşime kızmıyorum ama, yaşlıyım, söz verdi Allah’a, bu adama iyi bakacağım diye, korkuyor. Neredeyse koşarcasına iniyorum yokuştan. Eşim benden inatçı, kayınbirader onu caydıramaz. Yolun bitiminde göl var. Hah diyorum iyi, serinletir. Eşim sesleniyor, ‘’Canım geldim, bekle’’. Arkamı dönüp bir bakayım derken ayaklarım dolanıyor. Gerisin geri düşüp yuvarlanmaya başlıyorum. Toprak ve taşlarla kayıyoruz. Sırtımın acısına karşılık gülmekten kendimi alamıyorum. İşkence gibi geliyor yaklaşan ince ses. ‘’Canım iyi misin, bir şey düşüyor.’’ Sonunda diyorum, korkumuz sona erecek. Keyfim yerine geliyor. Tok sesimle gülmekle ağlamak arası sesler çıkarmaya devam ediyorum. Tepenin başında siyah feracesiyle eşim göze çarpıyor. Yüzünde dehşet dolu bir tebessümle kalakalıyor. Düşmeye devam ediyorum. Artık kimse bana bakmak zorunda değil.