genç yaşta yorgunluklarımızı koyduk bir bavula.
kırık kalplerimize yamalar yaptık annemizin yırtık donlarından çıkan noksan sevgi tohumcuklarından.
onları da attık bavula.
yetmedi.
sevildiğimizi umut ettik hiç sevilmeyişlerimizin koynunda.
aldık onları omzumuza.
taşıdık yıllarca.
birkaçını bavula sığdırdık.
bavula sığmadıkları da oldu ama.
oldurmaya çalıştık bu toy zamanda.
dostlar da edindik.
bu zamanda.
yaraya merhemler de sürüldü oysa.
tuzu da eksik etmediler ama.
demokrasiye aşık olduk bi ara.
bavulumuzun kilidiydi özgürlük.
bir ulaşabilseydik laikliğe ve cumhuriyete.
bavul uçacaktı tarihi Galata’dan.
sanat yapmaya çalıştık bir ara.
boyadık bavulu gökkuşağının tüm tonlarına.
renkliyiz diye siyah beyaz televizyonlara hapis ettiler bizi.
bavulun tekerleği kırıldı.
bavul kayboldu bir havalimanında.
uçuşlar iptal oldu.
biletler zaten enflasyona tabi tutuldu.
kalakaldık bir yürüyen merdivende.
vergisini ödememişiz diye.
kıt kanaat ödenen ekmeğin bile.
öyle dedi birileri.
hayallerine ket vurulan gençler
kalakaldı koskoca bir havalimanında.
ama gösterişliymiş havalimanı.
gösteremedi ama bize diğer diyarları.
ne anlamı kaldı?
bavulum hâlâ kayıp.
bavul değil de içinde yaralarım kaldı.
merhem bavuldaydı.
bavul şimdi kimin yarasını kanatır?
neyse.
şimdi bir anons geçti.
bir başka bahara kaldı tarihi Roma’nın sokakları.
bir gün karşılaşırsak sokakta kırık bavulumla.
söz seni katmam o karmaşaya.
beraber tamir ederiz bir şeyleri.
aşkı da başarırsak eğer
bir de geleceği kurtarırsak.
öpüşürüz söz bir ada ülkesinin pansiyonunda.
hoşçakal bu sırada.
buralar çok karanlık bu sıra.