şu çarpıntılı kaygılar nasıl geçer

ya da bir el titreyerek mi kazanır

kendine olan güvenini

tedirgin etmeden nasıl

kesebilirsin bileğimi

mahçup düşürmeden kasıklarımı

beyaz karanfilleri ne acayip

kurutmuştuk üç gece

dış kapıya ne de yakışmıştı

yakarışı git deyişinin

teklemeden mümkün görünmüyordu

ıskalaman gövdemi ama

ellerimi tadamıyordun yeterince

ve vakitsiz bir vahiydi kurutulmuş sözler


umut mu etmiştik yoksa

emin miydik her şeyden


ciddi miydi rabbim -sonrası

olacak mıydı ölümden


bilmiyordum kırık aynalarda

kaça bölünebilirdi suratım

veya alınsa da tekrar

verilebilir miydi ehemmiyet

her neyse; yok kadar

aklım kaldı sende şimdi

şu taş bile benimsedi

çürük olduğumuzu az evvel.