Bazı eylemler gizlice yapılmalıdır
Yalnızca öznesi bilmelidir onu
İşteşlikle hiçbir alakası olmamalıdır o eylemlerin
Hatta “Boş Beşik” filminde kartalla cebelleşen Fatma Girik gibi
Karşısında durulmalıdır, can düşmanı olunmalıdır işteşliğin
Aksi takdirde etrafındakilere büyük bir koz verir insan
Sonra da “Sen Abdülhamit’i savundun” dercesine hesap sorulur ondan
Çünkü her dost, yeri geldiğinde aleyhte kullanmak için birtakım kozlar biriktirir
Çünkü insan olmanın doğası ne yazık ki bunu gerektirir
Tam da bu yüzden bazı eylemler yalnızca kişinin kendi kontrolünde olmalıdır
Hani bir işi yapmamak için direndiğimiz ama kendimizi tutamadığımız anlar vardır ya
Eleştirdiğimiz insanların, eleştiriye konu olan davranışlarını tekrarlamak mesela
İşte öyle eylemler, bir başınalığın en çok yakıştığı eylemlerdir
İşte öyle anlarda yalnızlık, iki beden büyük bir ceket gibi sırıtmaz insanın üstünde
Tabii olgunlaşmamış şeftali tadında bir burukluk da olur bünyede elbette
Olur ama dalından koparılan meyveyi yeniden ağaca iliştiremeyiz ya hani
Mecburen anın tadını çıkarmaya bakacağız ve bekleyeceğiz o hissin geçmesini
Bir kova beyaz boyaya dökülen birkaç damla siyah boyadır işte o his
Karıştırmayacağız çünkü karıştırdıkça daha çok kirleniriz
Öyle anlarda yüzümüzde adeta bir “Ben Afflek nursuzluğu” hüküm sürse de
İlkokul öğretmenine duyulan aşk gibi gizleyeceğiz memnuniyetsizliğimizi
Yani gülerken dahi aslında birtakım sevimsiz insanların ecdatlarını
Hoş olmayan duygularla anıyormuş gibi görünsek bile
Veya toplum baskısı yüzünden babasının cenaze namazına katılmak zorunda kalan
Ateist bir evlat gibi yerimizi yadırgasak bile
Hatalı gol yedikten sonra ciddi bir ifadeyle çoraplarını düzelten kaleci edasıyla
Hiçbir şey olmamışçasına sağa sola bakacağız öyle
“Utanç” denen yılanın bizi soktuğu yeri emip tüküreceğiz zehrini
Arsız olacağız o anlarda, kimse görmüyor bizi nasılsa
Hatta çoluk çocuğunun rızkını pavyonda murdar eden babalar gibi arsız olacağız
Bir aylık mutfak masrafını, alevli bir tabağa gömenler bile utanmıyorsa bu hayatta
Biz niye utanacağız ki Allah aşkına
Ama yine de bazı eylemleri gizlice yapmakta fayda vardır elbette
Çünkü onların zihindeki yükü ancak bu şekilde hafifler
Başka biri gibi davranmaktan hayatımız boyunca imtina etmiş olsak bile
Bazı eylemler, insana kendinden taviz verdirtecek güçtedir
En katı prensipler bile taptaze bir çubuk kraker misali kırılıverir kıt diye
Mesela kendimi, kendime yakışmayan eylemlerin merkezinde görünce ben
Naçizane düşüncem, aciz hâller içinde olduğum olunca
Anksiyete krizleri geçirecek kadar telaşlanırdım eskiden
Planlı hayatıma yakıştırmazdım karıncalı televizyon yayını gibi tat kaçıran detayları
Öyle gecelerde de ayağı kırık bir at telaşı karışırdı odamın karanlığına
En son böyle olan atı vurmuşlardı ve beni de vuracaklarını bilirdim içten içe
Sabahında fare ölüsünden bozma bir ağız kokusuyla uyanacağım gecelerde
Az uyumadım tekli bir koltukta, üzüm kokan camdan kadınlarla öpüştükten sonra
Az duymadım “Yahu kafana çok taktın be, takma” gibi mucizevi cümleleri ben de
Söylediklerinin ikna gücünden hiç şüphesi yoktu o güzel insanların ama
Kan kaybından ölecek olan birine “Çok kan kaybettin, etme” demezler nedense
Çünkü anksiyete, termodinamiğin yasaları gibi bir şeydir birçok insan için
Bunu da tüm eşi-dostu sözelci olan bir mühendis anlar sadece
Hele ki obsesif kompulsif bozuklukla iç içe geçmiş bir anksiyete
Kesinlikle ortamlarda biraz havalı görünmek için uydurulmuştur onlara göre
Bilmezler ki Mortal Kombat oyunundaki kombolar kadar ölümcüldür bu ikili
İnsanın kulağına eğilir hayat ve kalın bir sesle der ki “Fatality”
İşte böyle “New game” sekmesine tıklar gibi düşüncelerimi sıfırlayamazdım eskiden
Sadece bir damla siyah bile grileştirmeye yeterdi sonsuz beyazımı
Egemenliğini ilan ederdi zihnimde, artık hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı yanılgısı
Çünkü benim için bir kere kirlenmek, bundan sonra hep kirli kalmak demekti
Ve benim için bir kuralın çiğnenmesi, diğer tüm kuralları da çiğnenme adayı yapardı
Oysa kendi hayatımın iki dubleden sonra halay başına geçen âlemcisi oldum şimdi
Aynalarla dolu bir odada tüm gözler üstümdeyken dahi
Delicesine sallıyorum kırmızı pullu mendilimi
Nasılsa oda benim odam, ayna benim aynam, gözler de benim gözlerim
Utanmıyorum artık ben
Utanmanın yersiz olduğunu geç anladığım eylemlerimi gerçekleştirirken
Mesela bir tabak daha az bulaşık yıkamak için yemeğimi tencereden yerim ara sıra
“Göz hakkı” bahanesinin gölgesine saklanıp da
Sahipli bir ağaçtan iki mandalina koparırım bazen
Bağımsız sinema, sanat filmi falan eyvallah ama
TV’de denk gelince bol efektli Marvel koşuşturmacalarına
Çok dikkatle izlemesem de kanalı değiştirmem
Ha bir de bazı geceler gizlice Güllü dinlerim ben
Gizlice çünkü aslında bunu yakıştırmam kendime
Sanki kulağıma ezan yerine “Immigrant Song” okunmuş gibi
Sanki kirvem James Hetfield'mış da hani
Kendimi bildim bileli hell yeah beybi, hell yeah beybi
Ve hiç durmadan koşarak, adeta Forrest Gump misali
Hayatım boyunca kaçtım arabesk belasından
Çünkü onun aslında bir bayağılık göstergesi olduğu dayatıldı benim neslime
Ana haber bültenlerinde sansürlenmedi jiletle ellerini oyanlar bile
Ve konserlerde şarkıcıların bıçaklandığı öyle karanlık bir dönemden geçti ki bu ülke
Arabeskin aslında utanılacak bir kültür olduğunu düşündüm ben de
Ayrıca bir gülün üstüne kanlı gözyaşının pıt pıt diye düştüğü
Movie Maker mahsulü Youtube videolarının da bunda payı vardı elbette
Böylece bir kuşak, içindeki ergenlik isyanını rock müzikle besleyiverdi
Hâlbuki Allah’a “Madem unutacaktın beni neden yarattın” diyebilecek kadar
İsyankârmış arabesk ama bunu bilmiyordum o zamanlar
Çok sonra anladım sahip olduğum alaturka yaraların kanamasını
Elektro gitarlı alafranga nağmelerin asla durduramayacağını
Çünkü insan, kendi derdini yaşadığı topraklarda çekilen dertleri bilmek ister bazen
Çünkü ben, Migros’tan on üç lira doksan kuruşa aldığım Kavaklıdere Leyla’yı
Klasik rock ve endüstriyel metalle ziyan edecek kadar bonkör olamadım
Ve galiba hiç de olamayacağım enflasyon yüzünden
İşte o sebeple bazı geceler gizlice Güllü dinlerim
Karşıyaka ergenlerinin aşklarını kazıdıkları banklardan birine oturup
Postalımın iplerini gevşetir, saçlarımı açarım
Deri montumun siyahının kamufle ettiği Leyla'yı yudumlarken
Belki 90’lardaki Satanizm temalı gazete haberlerinden fırlamış gibi görünürüm ama
“Ora Pro Nobis Lucifer” falan değil, “Unuttum İşte” dinlerim ben
Sanki dalgalar bile hızlanıverir, Güllü “Sensiz de düşermiş” diye bağırdıkça
Sanki Kaliforniya’daki herhangi bir oteli kundaklamışım da
Alevlerin karşısında “Hotel California” dinliyormuş gibi hissederim
"I Was Made For Loving You"nun yerini "Nereden Sevdim O Zalimi" alır
"Paranoid"in çözüm olmadığı noktalarda "Çıldıracağım" girer devreye
Ve ben bu hazza ancak yirmi üçümden sonra erişebildim ön yargılarım yüzünden
Şimdiyse dünyada Yasmin Levy neyse, Türkiye’de de Güllü odur benim için
Ama birileri çıkıp “Sen Led Zeppelin’i savundun, Queen’i savundun” demesin diye
Güllü’yü kuytu köşelerde gizlice dinlesem de
Folklorik olarak saygım var ama artık sana tapamam Rock’n Roll
Şöyle ağız tadıyla efkârlanalım desek bile beklentiyi karşılamazsın zaten
(2016 yılından günümüze ulaşmayı başaran bu satırları sonuna kadar okuma sabrını gösteren olursa kendisine bir teşekkür mahiyetinde, 11 şarkılık “Best of Güllü" listemi paylaşıyorum.
"Oyuncak Gibi - Değmezmiş Sana - Kopamam Senden - Ödüm Kopuyor - Acımıyorsan - Sabah Olmadan - Ağlamam Ondan - Unuttum İşte - Çıldıracağım - Vur da Öyle Git - Nereden Sevdim O Zalimi")