Pezevenk gömlekleri içinde kurumuş ayrık otları,

Otel resepsiyonlarında konaklayan sardunyalar;

Sokak lambasının gölgesinde uyuşmuş, kokuşmuş

Çöp konteynerinde buluşup bana geldiler.

Kestaneleri topluyorum sobanın üstünden.



Elektrik gideli çok oldu

Gün batalı az, mumu yakınca karanlık düğüm oldu.

-Ateşin sesi eşliğinde bir kadeh yalnızlık-

Kestaneleri topluyorum sobanın üstünden,

Yenilerini yerleştirirken sobanın üstüne.



Bitmek bilmeyen bir bekleyiş var mum ışığında

Beni yere sererek gölgemi ayağa kaldırıyor

Gölgemden uğursuzluk akıyor.

Sobanın üstündeki kestanelerin yarasına sızıyor

Gölgemden akan uğursuzluk.

Yeter bu kadar kestane

Kestaneleri topluyorum sobanın üstünden.



Çay hâlâ taze

Ben bir kadeh daha alırken kendime

Yine yalnız çaydanlık sobanın üstünde

Sessizlik var bolca

Kestaneden bile fazla

Cehennemdir demiş bir İngiliz bekleyiş için


Beklemek kestanedir anca


Bıçakla kestaneye bir yara açarsın boydan boya

Ve sardunya kokusu dolar odaya

Sobanın üstünde yaralı kabuğu kırık bir zırhtır artık.

Gölgelerin uğursuzluğuyla dolar içi.


Elektrik gelmedi, pazartesi diye bir gün yok, portmantolar gulyabani değil ve kestaneyi sevmem.