Sarın yağmurları yaz gitmez artık.


Bir mahçup çocuğuyum mavi kubbenin

Rengim sarılardan çalar da açılmaz

Türküler, eski halk hikayeleri alır satarım

Ve tanırlar pazarlarda sıcak yüzlü adamlar

Bana sarılır kadınlar acının yitiminde

Çürüyen sarı elmalar, can pahasında beni isterler

Öyleyse dünya böyle ve

Böyleyse dünya öyle yarınların tezgahçısıdır.


Rengimi açmadılar benim buralarda

Yüreğimde bir yudum su taşıdım

Dökülmesin dedi tanrı yüzümü yakalayıp

Döküldü de gitmenin kendime mesafesini unuttum.


Ben unuttum sıcak boyunlu kadınlar nerelerinden sevilir

Bir çene ağrısının üstünden uçan kuşlar

Sanki bir ateşe su taşırken beni,

Olmayacak yataklara yatırıyorlar.

Hastalanıp büyüyorum

Gözlerimin içinden iblisler

Saçlarımdan kızıl iblisler

Zekaya doymayan ölümü dik boyunlara madalyon veren iblisler türüyor.

Alnıma meydanlar imreniyor ki atlar

Ateşlere düşmezden, sessiz yürüyor.


Ve sonunda anlamıyorlar neden hırka giydiğimi.


Yaz gitmiyor kollarım birine meylediyor

Gülsün bir yandan sokulsun istiyorum göğsümden

Hadi sevginin rengi bordoya çaldı

Hadi iyi çocuklar kötü adamlardan öç aldı

Hadi güneşi dinlendirdi tanrı kuşağında bize gece kaldı da

Neden onun mesafesi zamanla ölçülüyor.


Bekliyorum sabrın şarabı ekşidir

İçtim de düştüm yataklanan hüzün adına

Sularını çarptı yüzüme o,

Ve bana gel dedi.


Doğrulup ayaklarıma baktım hala benim diye


Onu anlarken ağaçlar çekiyor canım

İştahlanıyorum nerden baksan çünküsüz

Yanımda durup ellerime gülüyor

Bir mektup biliyor.


Bekliyorum ölçülmez gerçek mi var.

Güneş koynuma giriyor.

Uyanıp onu arıyorum sabahın altısında

Ellerini açıyor.


Bekliyorum köprü üstlerine şarkılar

Meydanlarla kadınlar kavgalı ki

Boynma bir özgürlük asıyorlar

Çıkıp gitmeler de vardır.

Çözülüp gelmeler de sevginin adından


Sökün bulutları yaz gitmez artık.