Bazen yıkıla yıkıla ilerlemenin veya pes etmeden savaşıp direnmenin herhangi bir mükafatı yoktur. Çünkü belki de senin kaderin yalnızca yenilmek üzerine kuruludur. Bilmelisin ki ayağa kalkmanın kıyısından köşesinden bile geçemeden, hatta bu dünyada tek bir iz dahi bırakamadan yok olup gidebilirsin. Bütün o motivasyon konuşmaları boş, sana kendini değerli hissettirmeye çalışan şarkılar yalancı, hayat güzeldir mottosuyla biten düşük bütçeli filmler ise kandırmacadır. Sonra sonra fark edersin. Sen aslında yalnızca dik yokuşları tırmanmakla görevlisindir. Varmak değil yoldur senin vazifen ve o yol uğruna bir ömrü öylece feda edebilirsin.
Acı öldürmezse güçlendirir diye bir şey de yok zaten. Acı öldürür. Hatta pek çok şeyi de beraberinde götürür. Bir zaman sonra azıcık yeşermeye başladığını hissettiğinde ise bir hayalet gibi tekrar karşına dikilerek o yeşerttiğin şeyleri de öldürür. İçten içe ben bunu tanıyorum dersin. Hala ezberindedir. Gitti sanmışsındır ama aslında hiç gitmemiştir. Güçlendim sanmışsındır ama hala daha çok zayıfsındır. Çünkü insan aynı yerden yediği en bilindik darbeler karşısında bile her seferinde tekrar tekrar şaşırabilir. Hazırlıklı olmak diye bir şey yoktur. Alışmak veya ders çıkarıp aynı hataya düşmemek diye bir şey de yoktur. Keza insan beklendik kederlere yine beklenmedik tepkiler verebilir. Tecrübe seni daha dayanıklı yapmaz. Sızıyı azaltmaz. “Ben bunu eskiden çok ağır bir şekilde yaşamıştım zaten şimdi biraz daha az üzüleyim” dedirtmez. Sadece ne kadar korkman gerektiğini hatırlatır. Daima korkman gerektiğini… Ve bu dünyanın beş para etmez insanlarla dolu kapkaranlık bir yer olduğunu… Durmadan hatırlatır. Hep hatırlatır.
Görsel Kaynak: IG / phantom.painting