Çoğu kez bekler insanoğlu. Bu her zaman net bir zamanın gelmesini beklemek kadar hevesli olmaz. Tüm beklentilerde kesinliği bulamayabiliriz. Aslına bakarsanız açık ve seçik kesinliği yakaladığımız beklenti sayısı çok azdır. Genel olarak zaman akışında net bir sürece tabii olmayan bu heves zaman ilerledikçe kendi kendini süpürür. Hiç de şaşırılacak, enteresan bir durum değildir. Vücudumuz bile zamana direnemiyorken ufak heveslerin dimdik kalmasını dilemek de beklentidir işte. Beklentiler hep iç içedir. Kümülatif ilerler. Vakitle aynı tempoda gider. Buna bağlı üst üste bilinebilir. Gün başında bugünün dünden daha iyi yarından daha kötü bir gün olması dilenir ama gün bitiminde konu tekrar ele alınır. Akıl süzgecinden geçirilir. Yeni bir boyut kazanır. Rölativist bir eylemdir. Yeni doğanla ölüme yakın olanın aynı beklentiye sahip olmaması gibi. Genelde sadece olaylar üzerinde ilerlemez. Beklenti, ikili ilişkiler arasında çok büyük yer tutar. İnsanların tutum, davranış, konuşma, duygu ve düşüncelerini dizginle tutar. Sadece kişiler arası kontakları düzene sokmakla kalmaz ve insanın iç muhakemesine de eli uzanır onun. Kişinin ideolojik veya ahlaki değer sınırlarını çizmede de büyük önem arz eder. Bazı insanlara daha yumuşak, bazılarınaysa daha sert davranır. Şanslıysanız sizi hayat akışıyla mutlu birine dönüştürür. Bana sorarsanız çok da adil davranıldığını düşünmüyorum kendime karşı. Eğer öyleyse narsisist bir bireye evrilmeyi ben seçmemiştim. Diğer gözlerin beni nasıl etiketlediğinin beklentisine de girmedim hiç. Ya da öyle sanıyorum. Neyi bekliyorum, daha doğrusu bekliyor muyum?