Öncelikle bir bekleyişin içinde olduğumu paylaşmak isterim. Ve beklemenin benim için ne kadar zor olduğunu da belirtmeliyim. Beni bu aşamaya getiren her şeyin aslında belirsizlikle baş edemeyen tarafımın bir reaksiyonu olduğunu düşününce üstelik nasıl tezat geliyor insana. Fakat ben sadece düşündüklerim değilim. Ya da sadece hissettiklerim. Bir bütünü oluşturan her mikro detay gibi işliyorum henüz. Büyük resmi görmek için daha zamanım var. Söz vermiştim acele etmemeye, anı yaşamaya ve anda olmaya. Zorlanıyorum. Biraz daha gerçekçi bakınca sanki olayın tüm büyüsünü kaybediyorum ama yine de anlıyorum. Henüz realistliğimi de kabullenemedim. Zihnimin bir parçası yetersizliğimi fısıldayıp duruyor. Yok diyorum hayır değilim. Fazlayım hatta. Sonra diyorum ki yoo fazla da değilim. Aslında ben herhangi bir kıstasın parçası değilim. Kübrayım işte. Kendince özel, kendiyle barışık, kendine has. Söz konusu Kübra olunca tüm mahremi kendi içinde oluyor zaten. Münzevi mi desek acaba ona? Kübrayı seviyorum. Çünkü yalnızca ona sahibim gerçekten. Onu destekliyorum. Hala onu tam anlamıyla nasıl besleyeceğimi öğrenmiş sayılmam. Ama deniyorum. En çok kendim için uğraşıyorum artık. Alışık olmadığım bir çaba ama halledeceğim. Zihnimi kusturmadığım her gün biraz daha ağırlaşsam da bunun yolunu da bulacağım. Hem zaman dediğin nedir ki? Beklesen de akar, beklemesen de. Ben beklerken oyalanacak şeyler bulmalıyım sanırım. 7 yaşında bir yetişkinim şimdi. 17 yaşıma selam olsun.