belki de bu yoldan son kez geçiyorumdur. izini kaybettiğim tüm patika yolları artık bana anlatacak bir şey bulamıyorlardır belki. ellerimi cebime sokup usul usul yürüdüğüm bu yolların bir anlamı kalmamış, altında soluklandığım ağaçlar bana kol kanat germekten vazgeçmişlerdir. kafamı kaldırdığımda sürü halinde uçan kuşlarını göremeyecek olmak üzmüyor değil tabi. belki de onları el sallayarak selamladığımı unutacak yaşa gelmiştir hepsi.
belki de bu sokaktan son kez geçiyorumdur. sıra sıra dizili olan dükkanların önlerindeki katlanır sandalyelerde içilen çayın tadı damaklarda kalıcı bir yanık tadı bırakmıştır belki. kaldırımlarında beştaş oynayan, duvarları futbol kalesi olarak kullanan çocuklar belki koca koca adamlar olmuş saati 5 etme derdine düşmüştür.
belki de bu duraktan son kez geçiyorumdur. altında nice bekleyişler barındıran bu durak belki nice kavuşmalara şahitlik edemeden yıkılıp gitmiştir. belki de bekledikleri o otobüs hiçbir zaman oraya gelmemiştir. belki de onlar beklemekten vazgeçmişlerdir.
belki de bu dünyadan son kez geçiyorumdur. anlam bulmaya çalışarak geçirdiğim ömrümün son demlerini yaşıyorumdur ya da zevk alarak çıkaramadığım her anın acısını tükenmekle çıkarıyorumdur.
belki de bu sana yazdığım son mektuptur. artık beni ne izini kaybettiğim bir patika yolda ne kaldırımlarında beştaş oynanan sokakta ne de ömrümü altında beklemekle geçirdiğim o durakta bulabileceğini sana son kez anlatmaya çalışıyorumdur. belki de bu senin beni ilk ve son kez anlayışın olacaktır. belki de benim de sana kendimi son kez anlatışım..