Burası sonbahar

Kırık kalbiyle, yarık elleriyle,

Kısık sesiyle, üstü açık bir tabut.


Dünyanın kaba ellerinden kaçıp

Uykunun inceliğinde kıvranıyor musun hâlâ

Ellerin sarılı mı duruyor

Yağmurlu sabahın koynuna

Kalk hadi!

Yalnızca bir sabah dahi gelmemişsem aklına

Ve yokluğumu hissetmemişsen derinden

Güneş bas bağrına

Giy en güzel takımlarını

Tak saçlarımla ütülediğim kalbini.

Güvercinin kanadından düşen bir tüy gibi

Salın sokaklarda.

Selam vermeyi unutma

Temizlikçi adama, işçi kadına.

Ellerinin güzelliğinden de bahşet

Gözlerinin içine bakan

Kediye köpeğe veyahut kuşa.

Ve saç yalnızlığını kaldırımlara

O kaldırımlar ki kaldıramadı bizim gibileri, olsun.

Ben sevilmemiş olmanın çirkinliğindeysem

Sevmek çirkin diyemem ki.

Sevmek güzel şey sevgilim.

Bensiz başladığın bir hayat dahi olsa bu

Dilerim

Kalk, onu da sev.

Ve bir ev kur kendine,

Sevdiğin kadından çatma.


Aklına gelirsem bir gün bir şarkıda

"Gençken ne çok şiir yazardı

Şimdi iki tas yemeği bile koyamıyordur titrek elleri,

Oturmuştur pencerenin kenarına

Bir adamın kediye yol verişinde hüzünleniyor

Aş yapıyordur yüreğine

Ve yine bir çocuk gülerek geçtiğinde

Evinin önünden,

Sevinçten

Çiçekler dikiyordur kırık fincanlara.

Haplarının yanında da içiyordur kuş seslerini"

Diye geçirirsin içinden,

Belki.