Kanımı emip bitiren böceklerin içinde

yürüyorum günlerdir

korkusuzca

bir kez olsun bile ama demeden.

Fakat usanmıyor değilim

bazen

sürekli aynı şeyleri yaparken

koşuştururken, bir yerlere

bir kolonda buluyorum

kendimi

çok ufak bir ana dalıyorum

aynı şeyleri düşünürken

buluyorum

kendimi kaşırken

yine.

Yarım ışığın altında,

alelacele ayrılıyorum oradan.

Ve bağırıyorum sesim yırtılana kadar

her gün dönecek mi bu kaos

diye

içimden.

Metal kapıdan ötürü çalan

iğrenç kapının sesini duyuyorum.

Acaba diyorum, tekrar ediyorum,

duyacak mıyım yine sabahleyin çalan alarmın zilini

girecek miyim yine

sırf kaşıntımı alır diye

o soğuk duşa,

hastalığı kaptığım

o doyumsuz yemek sıralarına

piranalarla dolu fanusun derinliklerine.

Gülümserken,

bilirsiniz yalandan çoğu zaman

hayatın beni yaptığı şey için

zaten burukken

pişmanlık içinde gömüleceğimi,

boğulacağımı

içlerinde.

Biliyorum,

ve itiraf ediyorum, biraz ümitsizce.

yaşama sevincimi ararken.

ondan geriye kalan kırıntıları.

Belki bir başka zaman.

Ama bir başka zaman yok.

Şimdilik.