“Bir şehre ait olmak gelmez elimden”



İnsan sevgiden uzak kaldığı her mekânda garip, her şehirde gurbetçi, her handa misafir olurmuş. Hayalinin odalarında zehirli bir fikir dolanır, bir şehirde yalnız yaşayacak, huzuru bulacaktır (!) Gittiği yere kendi cehennemini taşıyacağını bile bile bu zehri içmektedir kana kana.



“İçimde bir çocuk var hep gitmek isteyen.”



Çocukluğumuz dertten tasadan yorganın altına saklanıp ağlayarak, ‘anne, gidelim’ nidalarıyla sızlanarak kaçardı hep. Yine öyle olsun istiyor. Yegâne çözüm diye gösteriyor yolları ve yolculuğun susuz saatlerini.



“Ne kadar şarkı varsa koyup bavula

Koşturdum hep durmadan oradan oraya”



Yolculuğu müziksiz yapamayan insanlar bilir ki yollar, kulağında bir ahenk titreşmeden sonsuza çalar, bitmemeye meyillidir. İşte şarkıların gözlerde bıraktığı buğu da tam bu sebeptendir.



“Yok artık zamanımız

Bak kaldık yine yalnız”



Oysa hayat olanca hızıyla akarken sen yalnız başınasındır, gideceğin şehirler de bir bir akar geçen yaşlarını omuzlarına yüklenerek. Bir yerde zamanı bükmeden durduramazsın geçen günleri, zamanı bükecek tek kuvvet sevgi iken ellerinden ne gelebilecektir ki? Sevmenin kudretini olanca gücünle yaşamışsındır oysa sevilmemenin yükünü daima kamburunda taşımışsındır. Saatleri geriye sarsan bile neyi değiştirebilirsin ki?



“Kalktım baktım gecenin üçündeymişim

Ben nasıl bir adamım hiç sevilmemişim”



Gece, seni kuyularına çekip sindirirken sen kalan son parçalarınla uyumaya çalışıyorsun sonra. Hiç sevilmemenin azabı yüreğini sıkarken seyrediyorsun damlayan kanlarını. Sen baştanbaşa ölüp diriliyorsun ve yine gözlerini uykuya doğru kapatıyorsun, uyku değil, ölüm bu seninkisi her gece. Nasıl başardın bilinmez bunu, belki kaderinin oyunu, belki hatalarının bir sonucu. Cesedini yatağına gömüp gömüp diriliyorsun her sabah, bir gün uykunun, bir gün gecenin seni koparıp götüreceğini bile bile.



https://music.youtube.com/watch?v=yTrXXyreGRQ&si=gGLjv2P4tFJ0IBj7