Bazen nefes alıyor olmak bile umut sayılabiliyor. Oysa her doğum başlı başına bir umuttur. Önce doğmamıza vesile olanlar için bir umut, belki sonra da insanlık için bir umuda dönüşebiliyoruz. Her doğan çocuk dünyayı daha güzel bir yer haline getirmek için potansiyel taşıyor. Bu potansiyel genel olarak çevredeki diğer insanlar sayesinde köreltiliyor olsa bile. Telefonu icat eden adam mesela, doğarken böyle bir şey başaracağını o ya da anne-babası biliyor muydu? O bunu başardığında neler hissettiğini hiç bilemeyeceğiz. Çünkü hangi süreçlerden geçtiğini, diğer insanların ona neler söylediklerini, en önemlisi de acaba her şeyi bir kenara bırakıp umutsuzca yenilgiyi kabul etmek istedi mi?


Bu soruları soruyor olmamın sebebi benim birkaç kez istemiş olmam. İnsanlar aldığımız nefesin bile umut olduğuna inanırken ben o umudun içinde boğuldum. Bu hayatta var olmamın bir sebebi olduğunu düşündüm durdum. Bu sebebi ararken dahi yoruldum. Kendi hayatımı yaşamayı bile beceremiyorken diğer insanlara ne katkım olabilirdi ki...


Belki de bencil olmalı insan, sadece kendi çıkarlarını düşünmeli, diğer insanlara iyilikler yapmamalı, hayır diyebilmeli. Sevgiye inanmamalı, hatta sevgiyi susuz bırakıp kurutmalı. Kuruyan sevginin yanına bir çukur kazmalı, kazmalı ki birazdan öldüreceği vicdanı apaçık ortada bırakmamalı. Yoksa bir gün biri çıkıp o vicdana tekrar umut etmenin ne olduğunu hatırlatmasın.