Melodiyi duyuyor musunuz? Ağır ağır gelen gecenin melodisi.

Kuş sesleri, rüzgarın uğultusu ve ağaçların hışırtısı eşlik ediyor, dört vagonlu trenine binmiş, hareket etmekte olan güneşe. Bir gariplik buradayım diye bağırıyor. Seferlerde değişiklikler var bugün. Buharlaşırken kömüre bulanmış sular, var gücüyle güneşin camdan dışarı gülümsemesine engel oluyor. Her vedasında yüzünde oluşan buruk gülümsemeyi, göğü turuncuya boyayarak gösteren güzeller güzeli güneş; gün boyu pervitin kullanmışçasına havada asılı kalan bulutlara küsüyor bu akşamüstü. Dargınlığını gecenin sessizliği anlatacak bize, ayın imalı yansımaları anlatacak. Ardından, sabah olmaya yakın, bütün ihtiyatlılığını sırtına alıp var olan gücüyle gösterecek kendini. Ve yarın akşamüstü, ağaçlar güneşlenirken köşelerinde; rüzgarın hafif bir esintiyle eşlik ettiği kuşlar, daha yüksekten ötecek ve daha gür yankılanacak yaklaşan gecenin melodisi. Turuncuya bürünmüş göğün üzerindeyse kalın puntolarla adı yazılı olan şairin dizeleri belirecek:

“Ben ölürsem akşamüstü ölürüm.”