Dünyanın yalnız yeriyim dedim geldim yine bu şeridin başına. Kalabalıkta değilim ama her yanımdan çekiştirir dünya beni. Her gece bir başka sancıyla uyumaya alışırım. Yaşım belki ömrümün yarısı bile etmez ama ben dünyayı ta küçükten karış karış tanıdım. Adımlayamadım orası ayrı. O hikaye uzun, karışık.
Geçen sene bugün hangi sancıydı göğsümü yoran. Ondan önce? Daha önce...? Hepsi geçti, geçecek. Yalan değil, belki her geçen değip geçti, delip geçti, yıktı gönül mülkümü. Nihayeti gördüm, sona ulaştım. Sana ulaştım Yüce Rab. Seni bildim ve tattım.
Sevenler sevdiklerine basma fistan alıyor. Benim fistanım dama takıldı. Dedim ya o hikaye uzun hem de karışık.
Burada en kötü...en kötü hataları ben yaptım. En büyüklerini işledim günahların. Buraya gelmek de günah. Burada kalmak da. Ben sandım ki bu ana kadar; insan çok çok üzülürse çok da affolunur. Ben affolmak için hiçbir şey yapmadım. Çok üzüldüm sadece. İki ömür yaşayıp, kısalttım ömrümün paçalarını.
Daima şiirler yazıp, sırtımda hüzünler taşıyarak sevdim seni Yüce Rab. Ama Seni sevmenin en güzel halini bulamadım hiç. Bu da bir ağır yük sırtıma. Bu gece de kan çanağı gözlerim.
Eğer bu son sözümse. (Her söylediğim sonmuş gibi gelir bana.) Ben çok mahcubum, mağlubum, muhtacım Sana. Beni bağışla. Beni öp, sev beni Allahım. Dudakların ve kolların var mı bilmiyorum. Haddimi aştıysam affet. Ne olsa Sana geliyoruz. Hem bir büyük anahtar, hem bir büyük kapı, hem o kapıya çilingirsin. Kollarını açmazsan, kapıları açarsın. Hiç olmadı pencereler açarsın. Kimisi açıp baksın, kimisi atlasın diye.
Artık anladım ki. Senin ne yapacağın hiç belli olmuyor. İnsan düz yolda da yürüse takılıp düşebilirmiş Allahım. Sen sadece var etmekten değil, var olanı yok etmekten de ibaretmişsin. Allahım beni burada var ettin madem. İstediğin gibi olamamışsam (ki hiç olmadı) da affetsen beni. Ben diyorum.. ben.. çok pişmanım... "Bu dert Senden değil belki, ama çekeceğim naçarım. Senden Sana sığınır, Senden Sana kaçarım."
Ben sevgili kulun