deriden kemikten bir varoluşun/çürümesine şahit olmamıştım hiç/aynaları görmeden önce


kuyruğunu yakalayamadığım bu döngüyü ancak böyle kırabilirdim [ve kendimden dışarı adım atamadığım anlar], sindiğim yerde leke oluyorum. bu silsile beni üçüncü sayfaya mahkûm etti.


aynı cümleyi kaç defa okuduğumu sayamadım ama gerçekler yüzüme çarpmasın diye kapıyı kapatamam ki. tüm kalemlerim kuşanıyor hiçliği, ezilmesin diye önüne geçtiğim benliğim nefretle omurgamı eğriltti.


beni nasıl böyle yaratırsın. nasıl böyle küçük ve yorgun herkesten. nasıl benim için bir mum bile yakmazsın. beni bu tozun içinde nasıl bırakırsın. bütün yolları yalnız yürütüyorsun bana, bütün kapıları yutuyorsun. beni niye sakat kalmış bir kısrak gibi alnımın çatından vurmalarına izin veriyorsun.*