Zeynep Tuğçe Karadağ günümüz şiiri için ümit vadeden bir şair. Elbette yolun henüz başında. İthaki Poetik serisinin iddialı kitapları arasında yer alıyor bana göre. Belki birçokları da TRT'nin Masumlar Apartmanı dizisinde okunan şiiriyle tanıdı:
"Öpülmeyen alnı vuralım, bulunmayan damarı
Görüşürüz derken görüşmeyeceğini bilmeyi,
Atılmış yüzüğün izini, gırtlaktan taşan çizgiyi,
Sevmediğimiz şeylere dönüşmeyi vuralım."

Kitap, Latin Amerika edebiyatının güçlü isimlerinden Perulu şair Caesar Vallejo'nun "Uzaklar, hiç bu kadar yakından saldırmamıştı." dizesini alıntılayarak başlıyor. Özellikle, "İnsanları Çocuklara Bölen Öfke" şiiriyle kafamda yer etmiş bir şairle güzel bir karşılaşma oldu benim için:
"yoksulun öfkesi
bir zeytin taşır iki üzüme karşı."

Devamında Boedicea, Rilke, Hopper, Diyojen ve hatta Türk mitolojisinden bildiğimiz iyilik tanrısı Ülgen de şiirlerde karşılaştığım isimlerden. "Üveyleşme" kavramını özellikle bir kenara not ettim. Günümüz insanının kendine ve dünyaya karşı duruşundaki sancıyı ve kendi ifadesindeki üveyleşmeyi; bizim ifademizle de yabancılaşmayı, anlam arayışımızı okundukça çoğalan dizelerine yansıtmış.

"İnsan, kendini ödemekten kaçan tek canlı." derken ödemeye değil ödetmeye meyilli halimizi hatırlatıyor.

"Mesut görünme isteği mutsuzların elinde." günümüz insanını belki de en iyi anlatan ifade gibi duruyor. Aşka dair iki dikkat çekici ifadeyi de buraya eklemek istiyorum:
"Aşk, yaparken yıkma hali aslında."
"Aşk insanı mahcup kılıyor Tanrı'ya karşı."

Kendi haneme yazdığım ve artık bana ait dediğim dize ile de yazımı sonlandırayım:
"İstedim, sabahları sesime güvercinler karışsın."

Kitap, Rilke'nin dizeleriyle noktalıyor yolculuğumuzu:
"Kim korkmamıştır, otururken kendi kalbinin perdelerinin önünde."