Müstakbel kamburu ceketinin içinde,

Delirmek çamurlu bir yüze bürünüyor tabutunda.

Şalvarlı teyzelerin dilindeki sarı türküler,

Yozlaşıyorum şu odada, mahvoluyor avcumdaki çizgiler.

Kekeleyerek ekşiliğimi, samanlaşıyorum ağlayarak.


Bir gözüm sana denk değil.

Karabasan çökmesi gibi ruhta bir rahatsızlık var.

Şatafatlı bir kahkaha, küredikçe çürüyor altı

Çürüyor beklemek,

Yatağım dehşet kapısı ansızın ve karanlık yastıklar.

Kabuslardan, kusmuklardan ve halatlardan

Nefret ediyorum bir put gibi yüzünü arzulamaktan.


Şüpheli, yarım inançların götürdükleri ancak mahvediyor bizi böyle.

Sen benim beşinci mevsimimsin, ömrümü kucaklayan.

Birikiyorum eşiğine dalkavuk kamburumla pekiştirerek kendimi,

Islah et soysuz ruhumu ilahi kırbacınla.

Islah et şafaklardan perçinlediğim pekâlâ cüreti.


Dünyanın en güzel başının yanında değil başım.

Soğuk çarşaflar.

Bembeyaz ordularla gelip çaldın kapımı.

Yüzünün kanalizasyonlarından topluyorum renksiz kutlamayı.

Buzlu gözlerin çiziyor baktığı yeri.

Seninle ben dilsiz bir türkünün bam teliyiz,

Güç ama gerçek gibi.


Çünkü ben kaynadıkça kararıyorum neşenin içinde.