Yüzümü son bir kez daha döndüm yarım kalan hayatıma, son bir kez daha denedim barışmayı kendimle.

Kaybolduğum yolların çıkmaz sokaklarını bir kez daha kazıdım beynime. Yaptığım tüm hataları affetmeye, kalbimi kararttığım her bir güne tövbe etmeye razı olarak koyuldum yoluma...

Kalan son umudumun varlığıyla yeniden tutunmaya çalıştım kendime. Bu sensin dedim; tüm pişmanlıklarınla, nefretinle, sevginle milyarca insanın arasındaki eşsiz kalplerden birisin. Yeri geldiğinde mutluluktan çarpan, yeri geldiğinde acıdan sızım sızım sızlayan bu kalp senin. Kalbini sevmek de terk etmek de senin elinde, sesine kulaklarını tıkayıp karanlığa gömmek de sesine kulak verip onu dinlemek de senin elinde. Onu ister sev, ister koru, istersen kaldır bir kenara at.

Yolumu bulacak olan bendim; kimsenin bilmediği bir adresi kime sorup bulabilirsiniz ki, ben de bulamadım.

Düşe kalka, yara bere içinde bulmaya çalıştım. Kendimi her bulduğumu sandığımda biraz daha kayboldum, her tutunacak el aradığımda biraz daha yaklaştım uçurumun kıyısına.

Sonra vazgeçtim bulmaktan. Dedim ki aradığın her ne ise biraz daha kaybet, bırak soruların seninle kalsın; benliğin tamamlanmasın, hep yarım kalsın.

Rüzgar olmaktansa bazen yenik düşen bir yaprak ol.

Kazanmanın ne demek olduğunu kaybettikçe öğren.

Bu hayatta bazen sadece hissettiğin kadar olmayı bil.

Ve yolunun sonunu bulamadığın an yolunun eşsizliğine yasla sırtını.

Seni sen yapan her şeye kocaman sarıl, bırakma hiçbir şeyi. Başkalarının yoluna sapmaktansa kendi yanlışlarınla bul doğrunu. Yeter ki savrulma bilmediğin hayatlara, hep kendin kal...