Unuttuğu kargaşanın sesi doldurmuştu caddeleri,

Donmuş elleri idi çaresizliğini tuttuğu kağıdın sahibi,

Kalabalığın telaşını anlamış değildi,

Güneş ne kadar tepede olursa olsun insanlar için sönmüştü sanki.


Her simada ayrı bir kırgınlık, ayrı bir acı

İsteksizce atılan adımlarını saymalıydı,

Uykusu yeni, saçları dağınık

Ve öylece yapayalnız.


Ne sevgililer hatırlar küflenmiş aşkları,

Ondandır bunca insanın yokluğu bir saydığı,

Nice yaşlar anımsar en divane yılları

Ve bilirler ki antika olmuş onca anı.


Ne acı!

Herkes öyle yabancı,

Gülümsemek haram demiş bir budala yalancı.


Kapladı yine gökyüzünü,

Bu kasvetli yaralar

Hissetmiş gibiydi bulutlar,

Öyle ağlarcasına bırakır damlalar.


Kabulsüz dualar yok etti umutları,

Çığlık çığlığa bunca dilsiz dudaklar.