Sayfiye niyetiyle ayrıldı elindeki kıymık, hem de ortadan ikiye ayrılmış saçlı tiyatro satıcısından almış olduğu o buruk kalıplı olanı. Okul yolundaki anlam arayışını tel tel sarmış pamuk şeker ustasından beş tane göz kırıklığı sakladı. Evine döndüğü ıssız prizma, kasvetin sekizinci mızrağına kavuştu. Ege ilçesinde klişeyi düşürdüğü beton drenaj kanalı mı, canavara benzeyen gölgenin mat kuyruğu mu, ayrı ayrı girilip omuz omuza dans edilip ayrı ayrı çıkılan konser lobisi mi insana tırnak batması hissi verirdi, düşünmedi. Burnuna bira tenekesinin üst yüzünden bakarken tek başına olduğunu fark etmeyi bildi. Uykudan önce kendine bir masal boyadı, enine renklerden oluşan tepe benzeri coğrafik oluşumlardan babasının bıyıklarının kaçıncı dereceden bir eğriye teşne olduğuna ne ara geldiyse geldi. Buz pateni desenli alternatif müzik grubu posterinin ucunu koparıp henüz yirmi üç kez çiğnediği cikleti kapı menteşesine sıkıştırmak ve “endişelenme, mutlu ol” yazılı kutunun içine ektiği çimentoyu etrafındaki iştahlı kalabalığa yedirmek aklının ucundan geçmedi. Reenkarnasyona göre huzurdan öfkeye dönüşen duygu paterni, döviz bürosu gibi koktu. Sakla beni parlamayan geçmişim, kendimden. Sobe.