Doğduğunda gördüğü ilk adamın dudağının üzerindeki yara izini kapatmak için bırakmış olduğu kılsal topluluk, adam her öptüğünde, yanağını hem acıtıyor hem kaşındırıyordu. Adamın eski ve rutubet kokulu odasının köşebaşında gururlu ve kararsız şekilde duran sedirden bozma yatağının başucunda mızraplar, pili şarj etme aparatları, sigara paketi bandrolleri ve yeter miktarda hüzün vardı. Düşlerinde hep bir otomobili sayıklıyor, zamane gençlerinin klasik müzikleri yeniden yorumlamalarına yüksek düzeyde öfke duyuyordu.


Doğduğunda gördüğü ilk kadının ellerinin üzerindeki zarif kemikler ve alnının ortasında yere dik ve birbirine paralel iki derin çizgi, kendisinin de o yaşlarda ona sahip olacağı gibi bir ipucunu bünyesinde barındırıyordu. Kadının öpmeye bile kıyamayan naif tavrı, günlük hayatında tek bir işe bile yaramıyordu. Bari katlayıp tek ayağı diğer üçüne göre kısa olan sehpanın altına koysaydı, en azından son ballı sütü dökülmezdi yalnızlığından.


Çocukluğundan beri çocukluğunun kayıp zamirini arayan bir ruh çözeltisiydi. Aksansız hüznünde kauçuklar biriktiren bir kukla, ustasız zanaatinde zaaflar tutuşturan bir kalfa, tersini de düzünü de -tersine de düzüne de sayıştırırken- boynundaki bükülme anına tahammülsüzlüğünden dolayı beceremediği alarmlı saati olan bir takla idi çoğunlukla. Ama çoğunluk yoktu. İçinde tepe tepe azınlıklar, tepe tepe sömürüler, tepe tepe çukurlar biriktirip bazılarını ikinci el bir ilan sitesinde reklamsız şekilde yayımlamıştı. Hangi rakam, kime kaç, hangi rakam, kine kaç, kaçtı.


Kalın bir kömür çuvalını pembeye boyamanın bedeli kaç kişiye yansırdı? Göbekli bir devin çalıştığı hastanede kendisini götürdüğü yemekhanenin bahçesindeki enine lacivert-beyaz çizgili solgun benizli şemsiyeye uygun bir kılıfı üzerine biçebilse kafasındaki 4 ya da 5 meseleye analitik çözümler sunulabilir miydi? Fuşyasız kalmış sıfatın bukle bukle kan damarlarına sızmasına aklının hacmi küçük geldi.


Kalın bir kömür çuvalını pembeye boyamanın bedelini "Dünya" adlı tarot kartı ile temassız ödedi. Turunçgillerden o yedi harfli ismi hatırlamayı hiç denemedi. Farkındalığın ahşap merdiveni cilalandıkça kaygan zeminde emin olmadan yürüyen minik bir kurşun askerin elementel ruhuna kaydı dayağı. Cızırdayan bir iletişim yumağında belki operatörler kurabilecekken oradan çekip çıkardı bir kahraman. Sofralar kuruldu, sonralar duruldu, önceler yoruldu. Şarapnelden yapılmış tastan ne şaraplar içti onun dışıyla. Yaz tatili heyecanından büyüttü varlığını. İçini de gördü, hoş buldu. Merhaba.