Küllüğe bastırıp ezdiğim köz gibi,
Yüreğime bastırıp ezdim seni.
Üstelik bir kaç dakikanın ardından,
Tekrar yakacağımı bilerek,
Bir közü daha bastırıp ezeceğimi.
Bazen sanıyorsun ki yüreğinin nemi,
Yetecek şu yanan ilahi ateşi söndürmeye,
İş bu, sonunda kuruyan yürek,
Kurumuş kalplerin, sonrası ezilmiş közlerdi.
Kızıl közler can çekişirken küllüklerin yuvasında,
Sıçramasından korkar insan, en değerli kitabın,
En değerli sayfalarından birinin tam ortasına,
Bir yangın çıkarırsa, şu kahpe körpecik sigara,
Koca bir ev yanacak, koca bir hayat yanacak.
İşte böyle sanıyoruz, şu körpe ateş parçası,
Nasıl yakar koca bir evi? Varken kovalarca su,
Nasıl olurda kızıllığı sönük şu meret nasıl yakar hayatı?
Aşk, özellikle işte bu aşk,
İnsan sanar ki yanmaz ruhum benim,
Cehennemden korkan sen değil miydin?
Ruhun yanabiliyorsa, ateşin zerresinden korkmamak niye?
Hadi ben inancımı yitirip, yangınları çıkardım da,
Yangınımda yanan ey ahali, sözüm sana,
Şu ateşin zerresinden korkmamaya cürret ettin niye?