Hatırladım bir uykuda

Yerlere dokunmazdı ayakları

Belki her şeyden hızlıydı aksi kadar

Belki soğuktu, kıştı hatta belki vardı kanatları


Henüz uzağın adı konmamıştı

Gördüm ruhun gözlerini kıstığını


Şairim ben, şifacıyım

Zehre gider elim eczadır diye

Aşka korkuyla giden tılsım o

Gururu kibir eden bir perde açımı bana

Lakin sır diyemem adına ellerimdeyse

Kanatır rahat dilenen gedaları kapılarda

Kuytusuna çekileni ağlatırım

Sürülürüm aklından nazarına bilinmez

Açar avuçlarımı ağulatırım.


Bilmekten yaralının kanı helaldir oysa

Testisini kırarım şarabın bilmezde

Yalım çalarım ateşinden

Öder de giderim borcu toprağaysa

Yine bana kalır.


Şairim, bakmaz büyücüler gözlerime

Sorsan kanımı içmek isterler iştahsız

Yırtarım örtülerini, setrolur ayıpları

İlişip dikenlere izlerim gövdesini

Falcıları susuz, remmalleri aç koyarım

Ürküp kuşlar kaçırırlar da anlamazlar

Manadır gelen, gelecek değil.


Davullar vurulur nihayetler gelir

Önünde el bağlayan ihtiyarlardan hayat,

Ve ölüm alınır sevmekten sarhoş çocuklara

Giyer gömleğimi çıkarım kapısından

Şairim ben, deliyim bin yıldır


Kovarım zahidi dergahtan

Da koyarım haramı melamın koynuna

Dizlerime gelirler kapısızlıktan

Emanet ateşler veririm.


Şairim, mabuduyum sözlerin

Karıp bıçağı toğrağa kan çiçeklerim

Alırım ahını aşığın tahammül veririm


Şairim ben, deliyim.

Sırsa da aynalar kırılsın gerçeğin içine

Şairim, demeliyim.



Fotoğraf: Yasemin Çargıt