Gün doğmadan doğrulurdu yatağından hep,
Biraz hayıflanarak elbette içinden.
Belki biraz da kocasının korkusundan,
Belki değildi fazlacaydı kesinlikle.
Sabahları onu kaldıran işlerin yoğunluğu değil,
Kocasının emirleriydi elbette.
On yaşında kapandı kulakları bu dünyaya.
Kötülükleri duymadı elbet ama yeterince görmüştü.
Altı üstü altı yıl sonra evlendirilince de gözlerini kapattı.
Bu sefer kendi isteğiyle kapattı,
Gördüklerinin rüya olduğunu istediğinden.
Kimseler bilmezdi elbet,
Hayvanlar kadar değer göremedi de görmek istemedi dünyayı.
Okumamıştı belki de okuyamamıştı,
Yedisinde kulağını kapatan Allah okumasına izin verir miydi?
Siz kaderin cilvesi deyin, ben "Lanet olsun Tanrım neden? "
Altı üstü altı sene sonra evlenince biraz düşünür gibi oldu.
Ama utancından ondan da vazgeçti...
Hep çalışırdı, eşek gibi çalışırdı da dayaktan kurtulamazdı.
Hiç mi mutlu olmadı bu bilinmezlikte?
Hiç mi bir kahkaha patlatmadı şöyle deli gibi?
Olmadı, oldurmadılar.
Bir defa gülemeden gitti bu dünyadan da
Adını duyuramadı.