yirmibeşinçi yaşımda

aramın iyi kaldığı yapayalnız ağaçlar altında

bir gölge, biraz kuş sesi ve bulut kafilesi. yerdeyim hâlâ

ondördümde ayaklarımı allahaısmarlayanları arıyorum

kaldıysa inanacak gövdem ve biraz dargın kalbim,

savurayım; ekim zamanında bu garbın toprağına

çoraklığına aldırmadan, biraz daha umut edeyim

ki bitsin his diplerimden;

fışkırsın, hâlâ bir yolum varsa


karmakarışık zihnimden sevgimi ayıklayamamak

ne vakittir günah sayılıyorsa,

ezelden beri verdiğim bu uğraş yüzünden

yazsın hissin kirâmen kâtibi, ismimi en başa

huzurdan kovulmaların birikintisi; hayatımı,

yazsın, içimdeki cehennemî aşkla


ne saçmadır bu uzantı, bu bağ, aklediş nedir

sonucunda çıldırmamış olmak

bir çılgınlık yapmaya hâlâ engel midir

boynumu sunaklarda kurban sayıp ilan eden,

bunca sanrı, hidayet veya hikmet değilse kader midir

yok hayır, düzlüklerde bereketsiz bekleyişim yetmez gibi

saçmalama hakkının yasayla berkitilmesini bekleyemem

soracağım soru çoktan vurulmuş gitmiş bir boyna aittir


son.

bu bendi aşınca kalmayarak tükeneceğim

müebbet koynunda tartılar ağırlaşacak,

takriben hüzün ağırlığında...

bakılıp bir merhamet edileceğim