su değildik henüz

karışmamıştı deniz ve göl

kırışmamıştı incecik bir yüz

yaşlanmayı mı unuttuk yoksa başka bir şey mi

niye dolanır dururuz dünya denen bahçede

kanatlarımız mı düşmüş yoksa başka bir şey mi

ayaklarımızı dikmişiz engerekli bir temenniye

 

antika radyoda yükselen ruh ayrık

caz havalarından çekip çıkarıyor bedenini

her cuma geceye bir kala

dikkatli dinlerseniz duyabilirsiniz sesimi

yalnız bir devin nasıl öldüğünden bahsederim

fevkalade sonların kitaba düşmesinden

fevkalade kitapların sona yaraşmasından da

modern çağın yankısıyla seslenirim size

karışmadan göl ve deniz

miladını benim koyduğum yanlışlardan

toplasanız bir dev elde edebilirsiniz

 

ilk dilden de öncesine dayanır hikayem

ilk nefret söyleminden ve ilk ölümden

ben ve gölgem bir çadır kurduk orta yerine

o zamanlar bul bulabilirsen merkezini dünyanın

afrika'dan yukarı avrupa'dan aşağı bir yere

asya'nın kuyruğuna oturduk gölgemle

ilk küfrü o etti, ilk yumruğu ben savurdum

gölgemi zincirlemem bağlayıp ellerini

güneşle paktım o güne tekabül eder

çık çıkabilirsen işin içinden şimdi

 

ve gündüzlerin asalak yaşam formu

alıp başını gidecek dönek karanlık

senin kardeşin sayılır

ey fecri dağıtan yekpâre ışık hüzmesi

hangi sakiden soframıza gam vurursun

sen bir yerlerde saklanmış ve korkak

çeyrek saatlik bir yolcunun çocuğusun

asma suratıma öyle hançer yarası gibi

gölgem kardeşin sayılır