su değildik henüz
karışmamıştı deniz ve göl
kırışmamıştı incecik bir yüz
yaşlanmayı mı unuttuk yoksa başka bir şey mi
niye dolanır dururuz dünya denen bahçede
kanatlarımız mı düşmüş yoksa başka bir şey mi
ayaklarımızı dikmişiz engerekli bir temenniye
antika radyoda yükselen ruh ayrık
caz havalarından çekip çıkarıyor bedenini
her cuma geceye bir kala
dikkatli dinlerseniz duyabilirsiniz sesimi
yalnız bir devin nasıl öldüğünden bahsederim
fevkalade sonların kitaba düşmesinden
fevkalade kitapların sona yaraşmasından da
modern çağın yankısıyla seslenirim size
karışmadan göl ve deniz
miladını benim koyduğum yanlışlardan
toplasanız bir dev elde edebilirsiniz
ilk dilden de öncesine dayanır hikayem
ilk nefret söyleminden ve ilk ölümden
ben ve gölgem bir çadır kurduk orta yerine
o zamanlar bul bulabilirsen merkezini dünyanın
afrika'dan yukarı avrupa'dan aşağı bir yere
asya'nın kuyruğuna oturduk gölgemle
ilk küfrü o etti, ilk yumruğu ben savurdum
gölgemi zincirlemem bağlayıp ellerini
güneşle paktım o güne tekabül eder
çık çıkabilirsen işin içinden şimdi
ve gündüzlerin asalak yaşam formu
alıp başını gidecek dönek karanlık
senin kardeşin sayılır
ey fecri dağıtan yekpâre ışık hüzmesi
hangi sakiden soframıza gam vurursun
sen bir yerlerde saklanmış ve korkak
çeyrek saatlik bir yolcunun çocuğusun
asma suratıma öyle hançer yarası gibi
gölgem kardeşin sayılır
Said Bahçeci
2020-06-24T12:20:34+03:00Teşekkür ederim yorumlarınız için.
neslihan
2020-06-23T23:46:38+03:00Bütün yazdıklarınızı okumama vesile oldu bu şiir, çok beğendim