Bir dünya olsa ikimizi de birlikte saran, koruyup kollayan, bence seninle dünyamız pek neşeli! olurdu. Aslını söylemem gerekirse şey... Nasıl olurdu? Düşünsene bir, ben bulutların üstünde uçtuğumu sanarken sen yeryüzünün insana en karanlık gelen yerinde, kötü demeyeceğim, karanlık işindesin. Aslına bakarsan buna iş demek pek doğru sayılmaz. Ben nasıl zihnimi dünyanın pembeliğine inandırmaya çalışıyorsam sen de dünyanın üstümüze her yeni gün karanlıklar getirdiğini düşünüyorsun. Benim kalbime göre sen karanlık zihninin esirisin. Ben de belki de hiç gerçek olmayacak toz pembe zihnimin. Bazen hayatta bazı ortak noktaları yalnızca zıtlıklar bir araya getiriyor. Bence insan zihnindeyken özgür sadece. İnsan neden realist olsun? Bana sorarsanız hayallerde yaşamak gerçekleri örtmez. Her zaman ensemde hissederim gerçekleri. Öyle gerçekler var ki pembe düşlerim griye dönüyor. Bazen zift. Ben gerçekleri görmüyor değilim ki gerçekler var, gerçekten varlar. İnkar edemem. Hep sihirli bir gücünüz olsa ne olurdu diye sorular dolanıyor etrafta. -Ben görünmez olmak istiyorum. Ben uçmak istiyorum, ben...-
Ben mi? Ben daha çok düşünmek ve düşlemek istiyorum. Bir de toz pembe zihnimin gerçekle dost olmasını. Sahici birçok duygu en çok saklamadığımızda, kontrol etmediğimizde gerçek. İnsanlar sadece en acı anlarda gerçek belki.
Kalp mi, akıl mı seni gerçekler karşısında diri tutar? Yaşamımda kimseyle konuşmadığım, kimseye sormadığım, belki de zihnimin günlük yaşamımda hiç bana gülümsemeyen yüzü ancak yazarken ortaya çıkıyor. Gündelik dertlerden uzak. Günlerce tartışacağım içimdeki soruları, kendim ile. Kayda değer bir ilerleme olur mu bilmem. Kendine sorular soran, kendi ile konuşan biri! Günümüzde pek hoş gitmez sanki. Belki de story atıp bugün ne giysem anketi yapmalıyım. Dünyanın benden büyük beklentisi olmalı ve gayet tabi insanların da. Yok canım sanmam, ben en iyisi şöyle güzel çıktığım bir selfimi post olarak atayım. Dünyanın öbür ucundaki insanlar mı? Nasıllar, nasıl yaşıyorlar? Aa takip isteği gelmiş! Bak görüyor musun, dünyamızdan nerelere geldik. Bu bir başkaldırıdır ve yeni dünyalar yakındır. Coğrafya kaderdir belki de. "Millet neler yapıyor biz ne yapıyoruz?" Bugün dolaşırken sanal gözlüğümle, bir sarılma* zımbırtısı yapmışız, mutlaka görmelisiniz.
Korona günlerinde hasret gidermelik tam. İhtiyaç demek ki, elbet sarılmak çok güzel, ona diyeceğim yok. Sahi tek eksik bu mu? Demek ki coğrafyalar farklı düşünüyor. Hissettikleri eksiklik de farklı farklı demek. Kabul. Kabuller değişimin önüne geçiyor belki de, ne dersiniz? Ben yaşamıma bakıyorum, itiraz ettiğim herhangi şeylere, hayır dediğim, kesinlikle olmaz dediğim. Sanırım yok. Ve ben yıllar geçti ama değişmedim, fiziksel bir değişiklik değil bahsettiğim; düşüncelerim, onlar aynılar, yanlışlar vardır elbet size göre, onlara göre. Hiç ulu orta açık edilmediler. Kesin yargılar kurulsun istemedim. Düşünsenize; tutku ile yaptığımız, günlerce kafa patlattığınız sorular, doğruluğuna neredeyse emin olduğunuz yanıtları, birileri için hiçbir şey ifade etmiyor. Bir diğer ihtimal de birileri için bir şeyleri değiştirmenin, geliştirmenin ön adımı.
Sanırım satırlarım burada son buluyor. Göremediğimiz, eksik olan birçok şeyi tamamlamak dileği ile...