Ne yazık 

Onlar benim çocukluğumu yendiler.

Bir gül ne zaman solardı?

Pencerelerin hangisi açıktı

Bir ışık mağlubiyeti onarır mıydı

Buğdaylardan çaldığım sarılık,

Ve boynumun eğilişi.

İdama hazır bir hasat

Yani kafam.

İpliğe takılan bir iğne gibi engelim kendi çözülüşüme.

Eriyip yok oluşum değil.

Çözülmek .

Bir düğüm olup kalmak değil hayatta .


Ne yazık 

Onlar benim çocukluğumu yendiler

Dilimde o buruk tat hayatın devamı.

Ve ışıklara karşı koyan astigmatım

Gözlerimi kısarak içinde bıraktıklarımdan ibaretse eğer.

Kırmızı da uzunca durmalıyım.

Çiğ taneleri yapraklara değil

Gözenekleri açılmiş şaşkın yanaklarımda

Oynaşmıyor artık.

Çig taneleri gercektende yapraklardan başka birşeye ait olamaz.

Uzun süre oldu dudaklarımın alarmı,

Kırmızı bir ruj sürse dahi çalmıyor artık.

Beni bir kar küresine koysaydılarda, 

İyi yaptılar aslında.

Oysa büyük bir poşettim ben,

Başka poşetlere arkadaşlık yapan.

Tıka basa doldum ama,

Zorlanıyorum yine.

Nasıl aynı işlevi görüp farklı hissetmek.

Nasılsa öyle işte 

Garip.


 Ne yazık 

onlar benim çocukluğumu yendiler.

Sadık bir dost gözlerimi bırakmayan asvalttaki beyaz boya.

Gitmek olmamalı kısa süreli.

Gitmek olmalı hep gitmek.

Gitmek sözcüksüz bazen,

Sert kayalarda uzanan bedeninle.

Ve yosun tutan ellerinin yeşilliği 

Mide bulandırırken.

Boş kadehlere değil,

Birbirine tokuştururken çoşan zihninle.


Ne yazık

Ah ne yazık

Onlar benim çocukluğumu yendiler.