Çırılçıplak bir cenin olarak bakakalmasaydım dışımdan benliğime, üstesinden gelebilirdim yoksunluklarımın.
Görmeseydim bu acımasız, bir zehir gibi soluğuma çarpan ihaneti, umarsızlığı, adımları hep kendine oluşunu insanın, böyle deşmezdi içimi haykırışları ezilenin.
Belki de bir ikindi vakti doğurmasaydı annem beni, her düşüşte sığınak bellemezdim batışı. Gençliğini kirli, eski bir defterde saklayan babam, açlığımı dindirirken ruhumu beslemeyi es geçmeseydi, katmazdım sesimi kız kardeşimin ağıtına.
Bir kavgaya karışmayı denediğim her anda zincirlemeseydi acizliğim yürüyüşümü, tutunabilirdim arayanların hakikatine.
Yarı çıplak, yarı tok çocuklar çığlıklarını salmasaydı rüyalarıma, sancıyla kalkmazdım uykularımdan.
Işıkları sönmüş evlerde, kapanmış perdelerin ardında yalnızlığına dönmüş insanlar sızısını, yenilgisini, tek başınalığını doldurmasaydı yüreğime, kış ortası terk edilmezdim ıssız evlerin soğuğuna.
Kâğıda olan muhtaçlığım dönüşmeseydi kasıklarımda bir kaşıntıya, kapayabilirdim gözlerimi gün aymadan.
Hiç bilmeden çarpar, parçalar, dağıtır zaman,
İlerleyebilmeliyim bir sonraki olmayışlara,
Bensem isyanın meşalecisi...
Andır, yoldur, yenilgidir bu.