bir kadın tanıdım

buğulu gözlerinin önünde sivri buzulları,

kurşun geçirmez fikirleri, kalbinde çelik zırhı olan


ben arkasından aptalca melodilerimi mırıldanırken ceketinin eteğini tutardım

geçmişin tozunda sürüklenmiş ceketinin


tüm dünya tapardı ona

ona ve yıkılamaz duvarlarına

ben ise fırçamı gezdirirdim tuğlalarında


bir kadın tanıdım

can kırıklarında yatan bedeninin yeri yanımdır

senin kırılan her yanın benim de bir parçamdır

canımdır canından kopan her soluk

boğuk sesinin tınısı milli marşımdır


ruhumun, kafamdaki tilkilerin, göğsümdeki mavi kuşun ve düşüncelerimdeki askerlerin milli marşı

tenin içimdeki kasabanın güne doğuşu ve batışı

benim en güzel bayramım, dinim ve inancım


tanrıʼm kusura bakma, bu kadını sen yarattıysan biraz kendinden koymuşsun ona

adımlarıyla gezegenleri dağıtacak

nefesi fırtına olup kasırgalara sebep olacak

ve benim doğumum sen isen

ölümüm de o olacak


tanrıʼm, bir kadın tanıdım

eğer varsan bil ki o benim

ben oyum ve o da benim

dört bir yandan çanlar çalarken

göğsüne dayadım başımı, yaşamın ipine serildim