İçeriden bana seslenen anneme bakmak için banyodan çıktım. Koridorun başına gelmemle annemin yere düşmesi bir oldu. Ne yapacağımı bilemeden önce etrafıma bakındım. Ayperi'ye:

"Sakın odandan çıkma!" diye seslendikten sonra karşı komşumuzun ziline bastım. Elim ayağım titriyordu. Buz kesmiştim.

"Güleser teyze, annem, annem yere düştü."

Hemen içeri geçtik, annemi birlikte kaldırıp yatağa yatırdık. Hemen annemin arkadaşları olan Nesrin abla ve Zehra ablayı aradım. Onlar gelince biraz bekledik. Annem sayıklamaya başladı.

"Oğlum, oğluma gideceğim." demesiyle gözyaşlarım hıçkırıklarıma karıştı. Nesrin abla ambulansı arayınca hemen odama koştum. Telefonumu alıp abimi aradım.

"Efendim?" abimin sesini duymamla ağlamam şiddetlendi.

"Abi... Abi annem ölüyor."

"Abim ne oldu?"

"Abi annem düştü. Ölüyor abi. Hastaneye gideceğiz."

"Hangi hastane abim?"

"Gazi Hastanesi."

"Tamam abim, geldim geldim!" dedikten sonra telefonu kapatıp cebime attım. Odaya geçtiğimde ambulans görevlileri annemi sedyeye alıyorlardı. Zehra abla annemle ambulansa bindi. Biz ise Nesrin ablanın arabasıyla hastaneye yol almaya başladık. Olanlardan haberi olmayan Ayperi, karşı komşumuza gitmişti. Hastaneye gidince Nesrin ablalar annemin yanına, ben ise gelen abime doğru yürümeye başladım. Abim Ayşe abla ile birlikte gelmişti. Halimi gören Ayşe abla hemen sarıldı. Ona sarılıp ağlamaya devam ederken abim beni çekip hemen kolları arasına aldı. Abime sarılınca ağlamam daha da şiddetlendi. Elimden tutmasıyla ilerlemeye başladık. Ayşe abla:

"Murat, siz burada bekleyin, ben bir durumu öğreneyim." dedi. Abim kafasıyla onaylayınca yalnız kaldık. Elime düşen gözyaşı ile abime baktım.

"Sen neden ağlıyorsun?"

"Kardeşim, yalnız ağlamasın diye." demesiyle tebessüm ettim. Kaç dakika bekledik bilmiyorum ama bizde doğru gelen Ayşe ablaya baktım.

"Derin, annen iyi. Şu an yoğun bakımda. Geceyi burada geçirmek zorunda."

Ne diyeceğimi bilemeden yüzüne baktım. Saçlarımı öptü.

"Benim gitmem lazım. Kızım durmuyor."

Abim kolunu omzuma attı.

"Ben buradayım zaten, sen gidebilirsin abla." dedi. Ayşe abla bir kez daha saçlarımı öptükten sonra:

"Güçlü ol, annenin buna ihtiyacı var." dedi ve yavaş adımlarla uzaklaştı. Birkaç dakika geçmemişti ki Zehra abla ve Nesrin abla geldi.

"Derin, Ayperi'yi alıp bize götüreceğim. Sende lütfen ayakta kal." diyen Zehra ablaya teşekkür edip sarıldım... Nesrin ablaya döndüğümde en az benim kadar yıkıldığını gördüm. Ona içtenlikle sarılıp ikisini de yolcu ettim. Abimle yalnız kalınca birlikte hastanenin arka bahçesine doğru ilerlemeye başladık.

"Çok güçlü olmak zorundasın." Abime bakıp bunu neden söylediğine anlam vermeye çalıştım.

"Derin, çocuk değilsin artık abim. Annenin durumu belli. Ben de çok üzülüyorum inan, kendi annem gibi üzülüyorum. Ama sen çok güçlü olacaksın. Kardeşine sahip çıkacaksın. Daha ben senin kocaman bir kadın olduğunu göreceğim."

"Abi, canım yanıyor."

"Biliyorum abim, biliyorum. Daha çok yanacak canın."

"Geçecek mi abi?" Abime dönüp geçecek demesini bekledim. Ama demedi...

"Geçmeyecek abim. Geçmeyecek. Ama sen alışacaksın."

Acılara alışmak... Bu muydu yani? Hayat sevdiklerimi tek tek alacak ve ben de elim kolum bağlı film izler gibi izleyecek miydim?

"Abi neden ben?"

"Abisi kurban olsun. Allah sevdiklerini sınar."

"Ben annemsiz yaşayamam ki abi."

"Allah der ki 'Kimi benden çok seversen onu senden alırım. Onsuz yaşayamam deme, seni onsuz da yaşatırım.'" demesiyle durdum. Abime dönüp sarıldım. Çünkü şu an sadece buna ihtiyacım vardı. En azından o dürüsttü. Gerçekler acıda olsa yüzüme söylüyordu..