uyumadan önce hep düşünürüm, kendimi kalıplardan kalıplara sokarım, korkunç şeyler düşünürüm, mükemmel şeyler düşünürüm ve hepsinin harmanlandığı bir hayat yaşarım ve bazen de kendi beynimin içerisinde filozof olurum. felsefe yaparım, her şeyi sorgularım; dünyayı, kendimi çevremi, mesleğimi, insanlığı, varoluşu veya var olamayışı. 

yine bir akşam böyle sorgularken aklıma ideallerim geldi, onlara ulaşma çabam geldi ve bir an kendimi bir kayısı ağacının altında hissettim. alt dallardan kayısı yerken gözümün her zaman üst dallardaki kayısılarda olduğunu hayal ettim, kolum ve boyum onlara ulaşamazken nasıl çabaladığımı, tırmanacak yerler aradığımı kurdum kafamda ve düşündüm. evet üst dallardaki kayısılar çok güzel görünüyordu. o olgun güzel kayısılara ulaşma hayali kurarken alt dallarda yediğim küçük kayısıların tadını çıkaramadığımı fark ettim, zaten biraz sabretseydim üst dallardaki kayısılar daha da olgunlaşıp güzelleştikten sonra ayaklarımın dibine düşecekti, hem de ekstra bir çaba sarf etmeden onlara ulaşacaktım, biliyordum. 

hayat gerçekten de böyle. çok ilerisini düşünüyoruz, hevesleniyoruz, heyecanlanıyoruz, bazen korkuyoruz. Sadece kayısının tadını çıkarsak ve sabretsek aslında her şey zaten güzel olacak. Hayatın bize güzel mucizeleri ve sürprizleri var, bunların tadını ne kadar çıkarırsak o kadar yaşamış oluruz işte.

hayat karşınıza hep güzellikler ve mucizeler çıkarsın. kendinizi çok sevin en çok kendinizi mutlu edin...