Bir Köpeğin Kalbine Giden Yol Midesinden Geçer - Bulgakov'un "Köpek Kalbi" Adlı Eserinin İncelemesi
Rus halkının vicdanı Rus edebiyatı mıdır? Tarihî romanların Aleksandr Puşkin ile başlaması ve Rusların bu konuda başarılı bir edebî birikime sahip olması bu nedenledir diyebilir miyiz? Bir Bulgakov klasiği olan Köpek Kalbi, tam olarak da bu soruların cevaplarını ilginç ve yer yer ürkütücü bir öykü ile veriyor. Bulgakov'un kara mizah konusunda ustalaşması da yeteneğiyle beraber mevcut yönetim değişikliği diye düşündürüyor öykü.
Rus öykücülüğünde yalın ama sert çizgiyi kitapta hissedebiliyoruz.
Her şey zavallı Şarik'in (tombul köpek), devlete ait bir yemekhane aşçısı tarafından yakılması ile başlıyor. SSCB'nin soğuk komün hayatına giriş yapıyoruz bir yandan da. Obukhovo sokaklarını arşınlıyoruz hasta ve yorgun köpekle beraber.
İnsanların Sovyet Rusya'da henüz ilk yıllarıdır. Mevcut sistemde zengin daha zengin, fakir daha fakir haldedir. Herkes sadece açlığını ve açıklığını giderme derdinde. Obukhovo sokaklarında dolaşıyorsanız sadece yaralı Şarik'i değil, her cinsten köpeği görebilirsiniz her köşebaşında. İnsanlardan medet umarak dolaşan yaralı köpek tüm diğer köpekler gibi iki şeyin hayalini kuruyor: sucuklar ve sıcacık bir ev. Fakat o sucuklar, evet hem de hakiki krakow sucukları!
Bir adam yaklaşıyor elinde mis gibi sucuklarla. O enfes sucuklar, sefil haldeki köpeğin bir lokma uğruna bir adamın peşinden gitmesini sağlayacak güçte sucuklar. Fakat köpek, kokusundan bir beyefendi olduğunu, hatta bir kafa emekçisi olarak tahmin ettiği Filip Filipoviç'in giyiminden ve tavırlarından zararsız olabileceğini düşünüyor. Zavallı bir köpeğin açlık ve çaresizlik ile sarıldığı insan, onu sıcak bir eve götürüyor. Ve öykünün bundan sonrasında bir köpek kalbinin insan kalbine evrimini inceliyoruz.
Öykünün içerisinde bolca cerrahi terim ve anatomi bilgisi bulunuyor. Asıl mesleği doktorluk olan Mihail Bulgakov, öyküsünü mesleği ile süslüyor. Aslında bir yandan da bilim kurgu öykülerini aratmıyor ele aldığı kurguyla. Bir köpeğin Sovyet döneminde bir adama dönüşmesine şahit oluyoruz. Fakat adam sadece biyolojik olarak var olabiliyor öyküde. Öyküdeki karakterlerden biri olan Filip Filipoviç cerrahi işlemleri gerçekleştirirken suçlu bir adam ve bir köpeği denek olarak kullanıyor. Amacı insanda bulunan er bezlerini alarak bir köpeğe naklederek gelişmeleri takip edebilmek. Fakat deneyin sonucu tahmininden daha vehim bir hâl almaya başlıyor.
Bulgakov, öyküsünde ele aldığı cerrahi operasyonlarla hem tıpta hem de bulunduğu toplumda etik anlayışını da sorguluyor. Bir köpek bir insan kılığında insan topluluğu arasında bir mevkiye sahip oluyor. Tam da SSCB’nin henüz yapılanmaya başladığı, Bolşevik iktidarın garip hiyerarşisinin hissedilmeye, daha doğrusu rahatsız derecede etkili olmaya başladığı zamanları bu şekilde tanımlıyor. Bir insandan beklenen vicdanlı ve ahlaklı bir şekilde hareket içgüdüsü, gelgelelim ki bir köpek kalbinde daha fazla görülüyor. Filipoviç'in de öyküde belirttiği gibi en tehlikeli kalp insan kalbidir.
Rus halkının SSCB yönetimine geçişini ustaca metaforlarla tanımlayan yazar, fakir halka koklatılan burjuva hayatını her sayfada ince ince hicvediyor. Burjuva bir hayattan işçi sınıfına sert geçiş sebebiyle de canı yanan Mihail Bulgakov, henüz oturmamış bir düzene belki de kin sebebiyle bu şekilde saldırıyor.
Rus edebiyatı tarihinde yaşadığı nice acımasız düzeni taşımıştır öykülerine, hikâyelerine, romanlarına. Her bir kurgu bariz bir gerçekliği anlatır. Rusların vicdanen rahatsız oldukları, kalplerini sıkıştıran ne kadar kötülükleri varsa hepsi birer karakter, birer yüz olur çıkar karşımıza. Bulgakov’un içinde bulunduğu durumu mizahi bir dille anlatması ve bunun üzerinde iğneleyici kurgular yaratması da vicdan rahatlatma şeklidir diyebiliriz. Sovyetlerin her kim olursa olsun eşit haklara sahip olabileceği algısını "Köpek Kalbi" adlı eserinde özellikle yermiştir.
Bir köpeğin kalbinden bir insanın zihnine uzanan hiyerarşiyi görüyoruz bu eserde. Kalp ne olursa olsun doğruluğu mu yansıtıyor? Yoksa kalplerin de bir kullanım süresi mi var? Bilginin ışığı bizimle olsun.
Hatice Köse Özcan
2021-10-12T10:46:18+03:00Teşekkür ederim Mualla Hiessen :)
Deniz Dinç
2021-10-12T07:46:09+03:00Bakın ben bu kitaba sürekli denk geliyorum ama neden ısrarla okumuyorum acaba 😄 bu yazıdan sonra şart oldu artık. Lafı dolandırmayışınızı sevdim. 8/10
Hatice Köse Özcan
2021-10-11T23:29:59+03:00Rica ederim Kevser K. Ben de okuduğunuz ve beğendiğiniz için teşekkür ederim :) Okuyun asla pişman olmazsınız 🌸
Kevser Karakaş
2021-10-11T23:28:10+03:00İnceleme için çok teşekkürler, ben de ne zamandır okumak istiyordum bu kitabı. Merakım daha da arttı sayenizde, gayet güzel ele almışsınız. Kaleminize sağlık. 🌿