Bugün,

Bugün Nilgün beş yaşında.

Henüz oyuncaklarıyla, kahkalarıyla tanınan bir kız,

Dönüyor çok koştuğunda başı.

Bazen iki kahve içiyor kendiyle

Kendine orta söylüyor diğerine doğu.

Bugün,

Bugün Nilgün sekizine bastı.

Artık eskidi oyuncakları,

Yerini dolduran boya kalemleri, resimler, karalamalar var.

Hala içinde pırpır eden bir insanlık seziyorum.

Ne? Nasıl?

Daha bir çocuk erken diyor birisi.

Daha erken

Erken daha...

Bugün,

Bugün Nilgün on ikisinde.

Az önce öğrendi dedesi yaşında adamla evleneceğini,

Az önce değersizleştirdi hayatını,

Daha demin kaybolup gitmişti bu hayattan

Üç saniye önce efendiler,

Bir, iki, üç.

Bugün,

Bugün Nilgün on beşinde.

Gelin oluyor efendiler, gelin.

Götürülmeye değer birkaç eşya alıyor yanına,

Çıkıyor beyhude bir yolculuğa.

Yanında yaşının üç katı kadar bir adam.

Bir, iki, üç.

Bugün Nilgün on sekizinde.

Yaşının üç katına şeyhim diye sesleniyor

Ve bir çocukları var efendiler,

Kapkaranlık dünyaların arasında bir yıldız

Ve cinsiyeti öğrenildikten sonra canına kastedilen miniğim,

Uçuyor bu diyardan cehalet dönemi mezarlığına.

Üç kulhü bir elham efendiler,

Üç kulhü,

Bir, iki, üç.

Bugün,

Bugün Nilgün yirmi birinde.

Gidilecek nice yolları varken hayallerini yitirmiş durumda.

Ne kayan yıldızı ne de bu yıldıza bakacak gücü var.

O artık yorgun,

O artık ölmek istiyor bir an evvel.

Hiç düşünmeden,

Hiç üşümeden ve acısız bir şekilde.

Ben de yaşadım diye bağıraraktan.

Üç saniye sonra ölecek Nilgün,

Üç saniye efendiler.

Bir, iki, üç.

Bugün,

Bugün Nilgün yirmi birinde.

Henüz ölmedi ama değişen şeyler yok.

Ne küçük bir umudu ne de kayan yıldızları mevcut.

Bir koyun yaşı kadar yaşadı

Çok yaşadığını düşünüyor artık

Bana sorarsanız daha da yaşayacak efendiler.

Üç vakti daha var.

Bir, iki, üç.