Vaktinden önce gelen bir şeyle tükendim

bilmedim, nedir hâlâ üstümdeki yıldızsız gök

çınlayan kulaklarımda kaç öğündür bu seda 

yazılar mı dikilmeli , yazıtlar mı dikmeliyim

nasıl varılabilir içimdeki tekinsiz kuytuya

hangi tahsilden istifade şerh edilebilirim 


akla işaret eden ellerimse 

onu bütün meşgalelerden çekmeliyim

çünkü yüzümü alıkoydu her tefekkürden

gezindim ve bulamadım bu yüzden 

hangi yurdun bir divanesiyim 


kısıldım dar havsalamla dünya arasına 

her nakışlanan yılı bir ömür saydım 

dünyaya gelişin anlamıymış saymak 

oysa iniştir bu, cürümsüz bir edayla 

sebep gösterilse de sorular sormak 


bari sen de sus kalbim

söyletme dilime binbir telaşlı sabahı 

olmazlık denir bendeki büklüm büklüm talihe 

budur içerimde sivrilen bir tarihin akıl ağrısı 

daha başka hangi ad yakıştırılacak kimsesizliğe 


battım işte, çok çiçekli bir ummanın kanına 

yarınsız kalınca bulunacak bir huzurmuş

göğsümden bir imanla fırlayan yaşamak bu 

çıldırmak yaraşırmış yetmez bir aklın şanına 

başka bir yol, başka bir diyar vardıysa elbet

bulurdum, boşuna mıydı bunca soru