İçimde, beynimde, kalbimde. Bir sürü ölü var. Sanık sandalyesine birdenbire oturmuş tanık şaşkınlığı var içimde. Beklenmeyen olayların kıskacında, bu kadar mı olur dedirten dengesizlikler var terazimde. İçimde, beynimde, kalbimde. Bir sürü ölü var. Uçan kuşlara darıldım bu sefer. Bir sapan aldım, vurdum hasedimden. "Bu kadar da olur mu?" deme ya, dedim ya, bir sürü ölü var içimde. Çok yoruldum. Uyumaya çalışırken bile ızdırap çekiyorum. Yatağın içinde doğru pozisyonu bulmak için bile saatlerce çırpınıyorum, kafası tenekeye sıkışmış ufak köpek gibi. İçimde, beynimde, kalbimde. Bir sürü ölü var. Gözlerim uzaklara dalmış, beynim iyi yaşanan anıların hatırına hallice. Kalbimde karabulutlar, dilim de aman bir daha mı olacaktı boş ver gibisinden, anlatıyor garip garip hikayeler. Kalbimde, beynimde, içimde. Bir sürü ölü var. Yolda yürürken yanımdan geçerken adım ile bana seslenen insanı tanımadığım için oluşan mahcubiyet var yüzümde. Ah ulan garip, nasıl da tanımamışsın bu kadar senden olan yabancıları. Kalbimde, beynimde, içimde. Bir sürü ölü var. Çok denedim, savaştım ama olmadı. Çabuk soğudum iyi insanlardan, bir o kadar da vazgeçemedim beni her seferinde aldatanlardan. Her seferinde çok denedim. Ferhat, Şirin, Spartacus falan hikaye idi yanımda. Ben denedikçe kaybettim. Ben denedikçe kalbime bir mezar daha kazdım. Kalbimde, beynimde, içimde. Bir sürü ölü var...