Beni bir saatsiz

kırdılar

Bekleseler halbuki birçok yanım daha vardı

Bir, çoklara ulaşırdı 

İzafi kesretler, çapraşık uzamlar

üstünden konuşurken

Yer galip gelirdi hep

Bunun bir yolu yokken hem de 


Yüzüm sancıyorken

Nasıl da buluyorum taraf olmuş yanlarımı ayırtsız denklemler nasıl da işe yaramıyor


Nöbette değilken yediğim kurşuna 

kaç zamandır bakmıyorum hayret

Kovalar tutuyorum bilirsiniz omzum ondan eğridir

Kolum? Kim bilir kaç darbe saydırdı 

Binbeşyüz fırça diyorum size

Yüzümden anla-yın çünkü paksız

çünkü sıçrayan şeyler var 

yaşamaklarımdan

Kızıla varıyor anla-yın iyice biterken gök

Aynaya bakmanın sanskritçesini ararken  

kirli mavilerin geçkin yakaları çok fazla oluyor

Fırçalar paslı, asmalar kırık

Yok oluyor bakışık karanlıklar 

Yok oluyor kapılar, açılmalar 

Bunun bir yolu yokken hem de


Kağıttan payandaları yıkıyorum 

Yüksek koruları, konuşkan söğütleri

aşarken gördüm yıkmak elbet kolaydı dağlıkların yarı gecelerine 

inip sanrıyla kaldığımda berraktı yanılgılar

 

Bu kadar eskiyen kelime yetmez mi

kırışık fiillerin edvarı gark olurken

dolanıp karıştırdığım yollarda

Doğrusu, öğrendim sanıyordum çok şeyi

Limandan ayrılanda yeli esmezmiş kesif dünyalıkların

Meğer saat bozukmuş kilitse açık  

Kedilerin bir suçu yokmuş 

tavan aralarında görüyorum

Artık anla-yın miftahın biri hep kayıpmış ezelden

Fırça karışıp karartırmış içimi

Bunun bir yolu yokmuş hem de

Biliyorum.