Sen benim inime kadar girdin. Sinsi bir gölge gibi ceplerimi boşalttın. Şimdi anlamıyor musun düğmelerim neden kırık, kemerim neden sıkı. Aynalardan bir yudum öpücük ve gölgeler. Unutkanlık kapının yarıda kalışı. Şimdi neyim varsa senin.Bulanık ağzının kelimeleri bunlar;

sevdim ben seni.

 Ensemdeki hırçın ağrı gibi büyüyorsun geceleri yatağımda. Bense vakumlanmış çerezler gibi sıkışıp kalıyorum öylece...karanlıklardan bir fısıltı değilde neydi, sesinde ki ince dal. Uzanıp yanaklarıma çiçekleri bıraktığın. Utanıyorum boşlukta sallanan sesimin bir karşılığı olmadığı için. Yüzeyde, kabaran damarların, yüzümde dağılıp masal oluyor. Gerçekliğini kaybediyor anlam. Çarpa çarpa küçülüp yine sana geliyorum. Bir ayrık otu gibi büyüyor varlığın içimde. 

Artık bir perdemiz yok, 

Odalarda beslediğimiz giz için. 

Ve sen giriyorsun içeri karanlıkta, 

Bir düşünceyle. 

Tanrılaştırma beni,

Beni putlaştırma,

Bana tapma der gibi sıvışıp koynuma en sevdiğin şarkıyı okuyorsun işte. 

Nasıl sıcaklığında eriyor gövdemdeki buzul. 

Dağılıyor sisler, bir zift gibi akıyor gerçekler kaldığı yerden.

İnce küçük cam parçalanıyor ağzımda, kan kusuyorum. 

Hadi birşeyler anlat...

Unutayım.

Hadi birşeyler anlat

Unutayım. 

Yorganımız koca bir boşluğu kucaklasın püskülleriyle, 

Ve ben unutayım seni. 

Ve ben unutayım

Seni.