Deli yılan deli deli dolanıyormuş. Kıçı bıyıklı, götü ter içindeymiş. Anılarını yad ediyormuş sürünürken. Ben sürünüyorum anılarım da benimle sürükleniyor demiş kendine.
Canı şeker istiyormuş deli yılanın. Ben şekersiz bir hiçim diye düşünmüş. Sadece biraz mutlu olmaya ihtiyacım var. Az gitmiş uz gitmiş dere tepe sürüne sürüne gitmiş. Yoluna ağaçlar çıkmış, leziz meyve ağaçları. Tatlı otlar, bal gibi suyu olan bir dere... Ama hiçbirine dokunmamış yılan. Ben böyle sürünerek öleceğim demiş. Sürünürken etrafımda dolanacak şeker dünyası. Ve hiçbirini yemeyeceğim. Çünkü bana yetmeyecek bu ufacık küp şeker. Ben hayal edeceğim. Anılarımdan kurtulup yüzdüğüm bir okyanus hayal edeceğim. Orada garson olacağım ve mağara kadınlarına içki ısmarlayacağım. Ama hiçbirine ağzım varmayacak, dilimi sürmeyeceğim, suya da. Orada sürünen bir balık olacağım. Ah! Her şeyi unuttum, diyebilmenin...
Bıraktım demiş yılan, güzel bir balık olmayı bıraktım!