içerdim kahveyi sıcak kumunu,

bin yılın mezopotamya gururu,

piramitler ki aşıyor şuuru,

kahire’de elde güneş dururdum.


kurulmuş geçitlerin merkezine,

kesmiş derya karışıp da tarihe,

sarayları meskendir bin fatihe,

istanbul’da dal olup dikilirdim.


izmaritsiz sokakların parkesi,

kiliseler orta çağʼın istifi,

yapıları roma’nın mimarisi,

prag’da operayı başka severdim.


denizden ne çıksa yemekte köylü,

kraliyet köşkleri sarmış büyülü,

refah bu diyarda en mühim ülkü,

oslo’da aurorayı görürdüm.


zirveden selamlıyor elçi isa,

kadehler kalkardı kavruk kızlara,

tercihen ince telde hızlı nota,

rio’da çalgı çengiyi dinlerdim.


gezip dursa da büyükçe devranı,

bilmeli görünmez şehrin ozanı,

iyilik dili her diyarda aynı,

güzellikten anlamalı berk bekin.