Birkaç satır önce,


Ellerimle yüzümdeki yarayı kapatırken

Yastığın eşiğine kıvrılmış neyimiz varsa

Pencereden kanepeme çarpıyor şimdi.

Bir durak ileride durduğum

En kalabalık kentin sokağına,

Çarpık ve sıska ayaklarımla değiyorum.

13.45 tramvayına en son ellerim,

Ellerim kadar korkak, sarı

Sarı bir ıslık gibi yetişiyorum.

Sonu sahile vuran sokaklara çıkıp

Bedenimdeki yaralara baktıkça

Gözlerimden dilime bulaşıyor izi.

Günlerdir açmadığım telefonum

Israrla çalarken yakalıyorum köşede.

Pencereden bakıyorum sonra.

Biraz biraz ufalıyor şehir,

Biraz biraz sessizleşiyor hepsi.

Ellerim, sarı ve korkak iken

Rengi patilerine bulaşıyor tekirin.

Dilimden parmağıma bulaşmış

Mürekkep ile yazıyorum biraz.


Biraz biraz gülüyorum.


Yine de yazıyorum,

Pazar günü mektuplarını.

Bu kez gönderilen yazıların

Ucunu yakıp üflüyoruz birlikte.


13.45 tramvayına ıslak ayaklarımla

Yetişiyorum şimdi.

Saçlarım haddinden fazla kısa

Biliyorum.


Siyah bir kadınım.


Olsun.


Turuncu bir kadın tanıyorum.


Olsun.


Hasta ve cılız kedimi seviyorum.


Olsun.


Dün ilk kez canım kızım diye seslendi

Babam...