Başka bir şey ekledim. Ulaşamaz bir şey ekledim vedaya. Burda durmam bitti. Mektuplar gönderilmemiştir...


İkimizin de farklı yerleri var artık, başka yerleriyle sürdürdüğü hayatları...

Şimdi bu yanılgıyı biliyorum. Yanıla yanıla öğreniyor hayatı insan.

Tam olarak değil ama bir heyecanla başlayan, bağlar kuran bir hikayenin ayrılışını yaşadık. Bu hikayeyi çok ama nasıl sevdiğimizi bilmediğimiz için miydi yoksa taşıyamaz duruma gelişi herşeyin içimizde? 



Oysa farklı ve zıt olanlar diyorduk hep. Zıtlara inanıp aynı yere inanmışken ne oldu bizde? Neden eksildi herşey? Anlıyoruz biliyorduk oysa, farklı olmanın güzelliğinde var olmanın. İki farklı yerde durmanın sancısını biliyor sanırken, bu hislerde bütünleşmiş dururken. Bir şeyler önce dağıldı bizden. Zıtlar yok olmaya başladı. Birbirine benzeyenlere dönüştük. Bir devriliş oldu bu inancımızda ve çöktük dizlerimizin yerle bir çaresizliğinde. Mektuplar geçti, kitaplar bitti. Herşey bir yerlere çok yabancı artık. Herşey bir yere çok hissiz. Ben telaşını isterdim yine de yarın hakkında bir düş kurarken. Anılarla geçip giderken, büyürken içimizde bir yarım, unutmak öyle oluştu ve sürdü geceye. Niye bilmem bu yanılgı hep sesimde üzüntü ile çağırır seni yalnızlığıma. Bir veda değilse, yüzüm niye böyle uzaklığı öğrendi?

İnan ki karşılaşırken sesinle, ben içimde çok büyük bir sevgiye uzandım. Belki böyle ellerim boşluğu bitirir derken, kaç boşluğu daha derinde yarattım. Bu yalnızlığı ben mi yarattım sahiden? Ne olduysa sonrasında unutmak için çırpınıp hafızasız kalmak isteyeler gibi pişmanlık mı çoktu yoksa kaçıp kurtulmak hepsinden?

Kalbimle bitti tüm bu yarımlar. İsmi hissizlik. İsmi yok artık bir umuda. Kalbimle tamamlanmaz artık bu boşluklar... 


Tüm hissettiklerimi hissiz kıldı bu dünya...


Dostluktu, arkadaşlıktı ve ötesi sevgiyi ararken düşen bir şeyler...Yanıldıysam neden bu kadar sürdü bağım ve alıştım bir çıkmaza? Biri beni neden uyarmadı hiç? Korkumdan nereye geldim? Nereye yetiştim bir ses bulmaya çıkarken? Sonra geri dönüp yenilginin ardından eve, çokça ağlayıp kahrederken kendimi ve olmasını istediklerimi, oluruna mecburen bırakırken yolumu. Kaybolduğumu bilmenin rahatlığıydı belki beni hiçsizleştiren ve ödümü koparan duygularıma karşı cesaretlendiren. Önce sarsılmadan dengeyi kuramaz mıydım ben? Dengem var mı? Ya da buna benzer bir düzlükte soluklanmak isteği? 

Aklımla kalbimi çok mu kurcaladım ve bundan mı böyle artık hissiz biriyim? 

Kaç kez sordum. Bir cevap yok. Veremiyorum kendime dürüstçe bir cümle. 

Olabilir miydim daha iyi bir yer de muğlak ve arafta kalmadan? 

Benim de içimde bu belirsizlik işte hep... 


Hayatımdan geçen, geçmiş gibi olan herşeyden biraz bırakıp içimde, öyle bir tecrübe gibi okurken, vedalara başlama zamanımı geçiştirdim. Şimdi kıyamadığım herşeyi bırakıyorsam bu hissizlikle, ben hayatımla nereye vardım?

Nereye koşuyor bu sancım benimle?

Durgunluğumu özlerken tam, zaman beni sirkeliyor. Zaten yeterince kaybetmişken ömrümün bir kısmını yürümek yetmez artık bana. Koşmalıyım... Çook. Öyle hızlı ama hissiz. Soğuk ve aklıyla kalbini bitirmiş olarak yola...


Şimdi başka bir yerdeyim. Adınızı unuttum burda. Bana yaşattığınız haksızlıkları gömdüm içime. Böyle bıraktım bu bağları. Böyle bıraktım bu vedaları. Aramızda çok farklar, çok yollar, çok şehirler olsun diye çekiliyorum kendi kabuğuma. Şimdi kabuğumla yüzleşmeliyim. Onu iyi anlamadan açıldığım için ve yara aldığım için...


Keşke böyle değil de şöyle olsaydı dediğim şeyler, inanın ki peşinizi bıraktım. Bu ayrılığı hayatımla sürdürüp, bir şeye yetişme hevesimi bıraktım...


Gelmeyecekse gideceğim. Yüzümü ve ellerimi bu boşluktan geri alacağım ve kendi aklımla kalbimin hissizliğine götüreceğim. Kendimle bir olmam lazım artık. Bu kaç bölünme ve dağılmaysa içimde? Bu kaç yenilgiyse düştüğümde başımda duran? 

Kendime dönmem gerekiyor. Zamanım azalıyor ve kalbim bitti burda...

4.22