Beni bırakın bir türkü kavuştağında,

Bırakın artık uzaklar çekmesin şu cesareti kırık kalbimi,

Ah benim küçük şehirlerde kaybolmuş şiir kırıntılarım,

Neden bir uzun yol radyosu gibi hasret yüklü içim,

Akşam yolcularına dert anlatmak istiyorum bir gün,

Hamalıyım kırk asırdır sanki,

Tüm acıya ayrılmış biletlerin.


Bir vakit, yollar çekerdi beni,

Kekre bir tat olurdu ağzımda hayat,

Odun sobalarında ısıtırdım tüm kahırları,

Suyu plastik bir bardakta ısıtmak istemiştim küçük bir çocukken,

Düşünürdüm ki kahır da erir giderdi böylelikle.

Cebimdeki üzüm taneleri tat vermez oldu bir gün,

Önceleri yüreğime ferahlık katardı her biri

Sanırdım ki okunmuştu o nine eli kokan taneler.

Biliyorum kediler yerleşti, o taş, ışığı az eve.

Misafirleri çok uzaklara gitti 

Acımsadı artık o günler,

Yaşam dilsiz bir haritaya döndü,

Hem kendim eksildim en çok,

Sisli bir düş gölgesinde ıslandım durdum,

Gülen bir baht da kalmadı bana.

Sessizliği canıma dokunan boş evler kaldı yalnızca

Canıma dokunan boş evler,

Sessiz, boş evler.