Buraya bir ünlem çıkarıp bıraktım,

dönüp tekrar gelebilmek için, bir yerim kalsın diye.


rayların ışıltısının ve yazın dans eden gölgelerinin arasında ,

ben kendine bile acımasız bir özyurdum.


her yanımın birbirine düşmanlığını anlatayım,

o her şey olmak isteyip nasıl gözümün önünde bir hiç'e dönüşümü,

görünen ne varsa , ne dünyaya yakınsa, kaçtım durdum.

yüzümde bir sevinç görsem, yarın nasıl olsa olmayacak diye düşünüp üzülürdüm.



içi taşla dolu, içi yine de bomboş bir çuval gibi yaşamımla didinip duruyorum,

gök yarılacak sanıyorum bazen, 

ben birilerini benzemeye çalışırken, herkes gibi yürürken sokakta.

biri gelip beni sonunda cezalandıracak, nasıl bir kendini beğenmişlik aman Allah'ım!


bir çığı nasıl durdurdumsa bunca sene, vahşi bir çiçek gibi gururumu da taşıyacağım,

daha fazla ezilip, acımdan alıkonulmamak için.

benzemezliğimi kutlamak için, sonunda bir hikaye olabilmek için.


kaç tane ben,

kaç tane benden,

kaç tane.


her gece başımı okşuyorum,

güneş batar batmaz hep kendi özyurdumla barışıp bir türkü söylemeye niyetleniyorum.


kendi tırnaklarımı sırtıma geçirmekten bir anda memnunum,


yüzümde sevinç varsa- yeter ki boşluğu bir kez daha acıtmasın- lağımlarda bile kendimi saklarım.


parmaklarım kendinden emin , sadece kendisineyse kanı daha da emin.

tırnaklarım bıçak gibi, sadece kendimi yaralayacağım, izinsiz.