Bu sabahın serinliğinde yürüdüm uzun uzun.
Aklımın bana oyunlar oynamasına izin verdim
Dogmalarımı sorguladım sevdiğim her şeye dair
Tabularımla yüzleştim bu rüzgarda
Sürüklendim
Dağıldım, dağıtıldım.
Yıkılmaların tadına vardım birer birer
Yıkılmaların bir iskambil kulesi gibi.
Ezberlerime küfürler yağdırdım hiç yoktan
Vazgeçişlerin hüznüne yakalandım ezkaza
Gözaltındayım.
Kalabalığa karıştım bu sabah yine.
Sabah sekiz kırk beş otobüsünde,
Onu gördüm
Onun kâküllerine varan azametini
Her sabah bu saate şaşmaz bindi yine otobüse
Belli ki emeği sömürülmekte
Birilerini zengin etmekte
Kendisi otobüs köşelerinde.
En ücrasında oturup otobüsün huzur verişini izlerim.
İzledim defalarca
Küçük bir kadından fazlası var onda
Bir kadının defaatle savaşması var.
Doğruluğuna inanmadığım tabularla
Savaşırcasına izledim yine
Tiyatroda tek kişilik bir sahnede sadece uzatır kafasını koltuğa
Yumar gözlerini
Neler geçer aklından?
Bir kadın bilinmeyen
Bir kadın adı hiç söylenmeyen.
Eteğinde çiçek kokusu.
Eteği belki bir dirhem değerinde
Eteğinde saklanır namusu.
Bu sabah bir kadının
Sessizce sızısını dinledim
Simsiyah gözlüklerinin altından akan gözyaşının
Hayal kırıklığını.
Hızla koşup yetiştiği otobüsten boynu bükük inişini.