Ölümün bilinmezliğinin bir yük gibi omzumuzda olduğu ancak müthiş hafifmişçesine sallanarak yürüdüğümüz bir zaman dilimine tanıklık ediyoruz. Varlığımızın sancısındayız her an ölümle burun buruna olduğumuzu bilmeden. Biz kimiz, neyiz? Zihnimizin salıncağına oturtmuşuz b*ktan bir soru, araştırıp duruyoruz. Salıncak sallanırken cevap da bulamıyoruz iyi mi? Yolculuğa çıkanlar, müthiş “carpe diem” yalanları, kendini arayanlar, “içip içip arayanlar”... Abi kafamda kurbağa var. Kurup kurup boş çadırların içine hayaller, sonra içinde oturuyoruz. Sihirbazların şapkadan çıkartacağı tavşan gibi bekliyoruz kendimizi. Biraz dönüp şapkanın kendisiyle ilgilenmiyoruz. Daha da ötesi sihirbazla. İnsan, anda bulunan, zamanla senkronize olarak nefes alan kendini, nasıl uzakta arar? “Ben kimim?” sorusu bizi ancak bizden biraz daha geriye atar. İnsan kendini arayamaz, sadece hisseder.  

  Zamanın çizgisel olduğu yalanını hepimize yutturdular. Oysa zaman başı sonu belli olmayan, dinamik bir çizgi. Algılayamadığımız bu dinamiğin içinde, kendimizce bölüp parçaladığımız zamana, sahte benliklerimizle eşlik ediyoruz. Yaşlarımız, statülerimiz, kazandığımız paralar… Aman efendim daha neler neler… Ego dediğimiz tek dişli canavara günlük mamasını vermeden asla yaşayamıyoruz. Onu besleyeceğiz ki, bizi var etsin. Kim olduğumuzu aradığımız şu b*k püsür dünyada bize cevaplar versin. Ya bir gün tüm etiketlerimizi bizden söküp alsalar? Anadan üryan tek gerçekliğimizle kalsak çıplak kral gibi? O çadırlarda kurduğumuz dünyalar başımıza yıkılır. Neyse ki ego bu kez de yarattığ kurban haliyle yeniden bir kimliğe bürünür, hemen yeni bir dünya kurar. Bunun bir sonu var mı? Hegel’in diyalektiği gibi tez-antitez-sentez olarak kendini yineler durur ego. En az eylem kadar devingen ve cüretkardır. Daha onu alt etmeden ben kimim demekse akan bir nehire karşı yüzmeye çalışmaktan farksız. Egonun varlığını koruduğu ancak sesinin kısıldığı yerde gerçek benliğimiz bir güneş gibi parıldayacak. Sonra aradığımız şeyin, -kendimizin- aslında tam da önümüzde durduğunu fark edeceğiz. Siz kimsiniz bilmiyorum, ama ben, “ben”im. Eric Satie tınılarıyla parmakları harflerin üzerinde gezinen biri. Şimdilik. 

Çünkü her şey geçici.